38
lediğini en iyi şairin kendisi bilir. Akif İnan, bizim
koklayarak ve tadarak fikir yürüttüğümüz konuyu
şahsi tecrübesiyle şöyle açıklıyor:
“Şimdi elbette şiiri-
mi benim toplumum emziriyor, benim uygarlığım emzi-
riyor. Ama ben bu toplum içerisinde bir uygarlık içerisin-
de ayrı bir bireyim. Her şey, işte bu bireyin süzgecinden
geçmelidir. Buna özen göstermişimdir. Dolayısıyla benim
şiirlerim toplumsal olmaktan öte kişiseldir, özeldir ve
kendi kişiliğimin adesesinden yansımış olan ürünlerdir.
Yani ben bir toplumun, uygarlığın, kültürün, inancın
salt yansıtıcısı olmadım. Hatta onun bir yerde eleştiricisi
oldum ve ancak bana yarayan yönlerine kapılarımı, pen-
cerelerimi açtım. Bütün o dünyanın tümüne elbette aça-
mazdım. Kabiliyetim ölçüsünde kulaklarımın, gözlerimin,
içimin açılabileceği yerlere açtım. Ve dolayısıyla diyebili-
rim ki bu uygarlığın zemininde oluşmakla birlikte tama-
mı kişisel bir
söylem mahiyetindedir benim ürünlerim.”
Bu ifadelerdenAkif İnan’ın kendi iç dünyasının yanı
sıra hassasiyetini ve şahsiyetini besleyen unsurlara
dikkat çektiğini anlıyoruz.
AKİF İNAN ŞİİRİNDE BABA İMGESİ
Akif İnan, üstadı Necip Fazıl’dan ziyadesiyle etki-
lenmiş, belki de belli yönleriyle farkında olmadan
onu etkilemiştir de. İnsan bir sırrı, bir umudu, bir
aşkı içinde ömür boyu saklayabilir belki, ama şii-
rinde saklaması zordur.. Şiir tefsiridir bu anlamda.
Her iki şairde de çocukluk önemli bir etki alanıdır.
Bu özellik şiirlerinde oldukça belirgindir. Necip
Fazıl’ın çocukluğunun kahramanı, şiirlerinin gizli
emektarı biricik annesidir. Şiir yazmasının bahanesi
de şiirinin itici gücü de odur. Annesinin, yanındaki