42
rıdır. Şimdilerde olmayan bir şeydir, bir babadan
fazla bir şey gibidir baba duruşu. Bugüne bakınca
anlaşılmaz bir adamdır baba, belki de katlanılmaz.
Şu dizeler bunu anlatır:
“Yeni aya karşı dua ederdi/
Ağlardı kesilen zeytin dalına”.
‘Modern baba’ neredey-
se kavramlaşmış bir aidiyetin adıdır. Evin dışında-
dır daha çok ve tabiatla ilişkisi olmayan adamdır.
Bir gölge gibi süzülür duvar diplerinden, kapı ön-
lerinden, cam kapılardan. Fırsat bulup başını göğe
hiç kaldırmamıştır o. Zeytini dalında görmemiştir
o. Gözyaşınının kalp ile irtibatına şahit olmamıştır
hiç. Oysa Akif İnan’ın babası bir kırılgan adamdır.
Gözyaşı medeniyetinin izlerini taşır nazarlarında.
Realiteden habersizdir. Harflerle hurafeler arasın-
da uzaktan akrabalığı hiç bilmeden elif gibi kıyam
eder ilahi olanın kapısında. İçinde ne varsa odur
gördüğü. Yollarda hafif bir ıslaklık, çiseleme varsa
mutlaka o ağlamaktan dönüyordur.
“Ağlardı evliya
kıssalarına / Saksıda taşırdı kışın baharı”
. Akif İnan’ın
babası, o bütün sahici babalar gibi eli şair olup da
kaleme gitmediğinden olacak, içini yollara, yatırla-
ra, türbelere, kesilen zeytin ağaçlarına, batan güneşe,
doğan aya döker. Saksıda baharın yeşilliğini biriktir-
mesi bile bir tür dile getirme ve iç dökme biçimidir.
Neden olmasın, baharı saksıda biriktirerek de şiir
yazılır. Ve yazılan o şiir yazıldığından memnundur.
Saksıda bahar olmaktan asla pişman değildir. Baba
geleneğin izini süren, dünün mirasçısıdır. O dünü
evlatlarına bir emanet gibi taşır. Heybesinde tahliye
edilmiş bir ev gibi küstürülen bir zamanın öteberi-
si vardır. Annelerden sonra geçmişten bahsederken
gözleri parlayan tek kişidir o, alfabesine küsmemiş