67
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! Bütün bunlar
sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere kat-
ran döktü geceler.
Aranılanlardan her biri (
anne, vatan, arkadaş, eski
güneşler, Yunus Emre, ordu/cami, kardeşler/ Nil, Tuna,
şanlı akıncı, tekbir)
Osmanlı İmparatorluğu çağrışı-
mını pekiştirmektedir. ‘Mermerlerin nabzında çar-
pan tekbir’le Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam bir-
liğine özlemini dile getirmektedir. Ayrıca, mimariye
yansıtılmış Türk-İslam ruhuna olan özlem dile geti-
riliyor. Sözü edilen kavramların, nesneleri, kişilerin
tüm yükünü şair, bu kez Sakarya’nın ardına gizledi-
ği okura yükleyivermektedir. Eski güneşlerin yeri-
ni kandiller almaktadır. Bu imgeyi imparatorluğun
çöküş dönemi, tarihi süreç içindeki değişimi olarak
değerlendirdiğimizde benzetmenin gücü ve çarpıcı-
lığı ortaya çıkmaktadır. “İmgede zayıflayan ışığı da
karşı güçler söndürmüştür; ama karanlığın içinde
ışık kalmasa da “ses” vardır: kandili yakmaya çalı-
şan “ben” ve onun dürtüklediği “sen” okur. Böylece
çevrimi tamamlayabilmek için önce kandiller yana-
cak, sonra güneşe dönülecektir.”
69
Şair, okuru, kendi gösterdiği, çevrelediği çerçeve
içerisinde düşünmeye, kıpırdanmaya çağırır. Bu kez
sonunda kendi özgürlüğünü, varlık olma bilincini
getirip oturtur. Yukarıda ne rütbe ne de mal olarak
karşılıksızlıktan dem vururken bu kez kurtuluşu
muştular.
69 Mustafa Durak; a.g.y., s. 4-5.