51
saklarım seni” b
eyitlerinin peşine takılıp şayet yüz ve
göz dahil tepeden tırnağa örtüsüne bürünmüş bir
kadına rast gelirsek yol ağzında, bu aşkı defter ara-
larında saklamak lazımdır. Ne de olsa şair ölür aşk
bakidir:
“Ve bir gün anlarsın şiirlerimi/ yalar yeryüzü-
nü bir kara haber”
Şair ölür yerini aşka, aşk ölür yerini
şiire bırakır. Dikkat çeken bir başka özellik, göz ve el
kelimesi şairin en çok kullandığı sözcükler arasında.
Bu iki sözcüğü divan şiiri hassasiyetine uygun, ama
modern bir idrake seslendiğini unutmadan kullan-
mak şiiri çok yönlü anlama mecburiyetini zorunlu
kılıyor. El ve göz bütün varlıkların müşterek sahip
oldukları insanla iletişime geçme organı gibidir.
Kimi zaman denizin,
“Yüzünde elleri sonsuz denizin”
6
bazen de yıldızların,
“Yıldızlar gözlerin denetler beni”
7
insana yaklaşmasını sağlar. Şairin özellikle ‘ilgi’ ke-
limesini kullanması yansıtılan aşkın dünyevi bir aşk
olduğu hakkında idrakimize yukarıdan sarkıtılan
bir ip fonksiyonu görüyor.
“Seninle ilgimiz bir heves
değil/ İyi bil neyimsin benim nenim ben”
Şairin kendi-
si de yaşadığı tecrübenin içinde kaybolmuş gibidir.
Belki de bu kayboluşta şairi uzaklara, dünyadan çı-
kış noktalarına, hicrete hazırlayan bir şeyler vardır.
Dünyayı kaçışa hazırlayan şey insansızlık, bozulan
denge ve soluk alışımızı ve ritmimizi bozan gürültü-
dür. Gürültüyü bastırmanın en kestirme yolu sessiz-
liği çehremizde, dudak uçlarımızda ve göz kapak-
larımızda gezdirmektir. Üniversite yıllarında bir
münazara programı vesilesiyle kalabalıklara yaptığı
konuşmada aşka dair söyledikleri Akif İnan’ın aynı
6 M. Akif İnan; Terkib-i Bend- Akşam-
Hicret
, Esra Sanat Yayınları, s. 27.
7
M. Akif İnan; Darağacı-
Hicret
, Esra Sanat Yayınları, s. 33.