52
zamanda çağa bakışını da yansıtır:
“Arkadaşlar.
Şiiri
aşk yazdırır, aşk.
Günümüzde aşk mı kaldı ki şiir yazıl-
sın. Bu günün aşkları, bir otobüs durağında başlar, öteki
otobüs durağında biter. Siz hangi aşktan, hangi meşkten,
hangi şiirden söz ediyorsunuz?”
Şaire göre dünya an-
cak aşkla kendine gelebilir, insanlık ancak aşkla di-
rilebilir. O buna
“aşkı yürürlüğe koyma savaşı”
der. Bu
savaştan galip çıkmak için sevgiliye yalvarır: “
Aşka
ve tabiata ulaştır bizi/ Gel kurtar bu şehrin gürültüsün-
den”
Aşk ve tabiat, birbirini bütünleyen ikili. Biri
kayboldu mu diğeri de yok olur. Şaire göre aşka
savaş açanlar öncelikle tabiata saldırarak bunu ger-
çekleştirmeye çalışırlar. İnsan tabiatı tersyüz edildi-
ği zaman aşksızlık başlamış demektir. Bu dünyanın
üstünde secde kokuları olan, toprağa yakın duran
babaları yoktur artık. Sevgi donanmasıyla uzak de-
nizlere açılan evlatlarını da boş yere aramayın. Şairin
içi sırlarla dolu sandığı gönlünün en dip köşesinde
durmaktadır. Dile gelmeyeni dile getirirken dilden
kayıp düşerek ayak altında ezilmesin diye aşkı kırk
katlı sükut bohçasına sarmalamıştır. Şimdi bu ten-
ha sözlerin sandığını usturupla açacak bir ehli dil
beklenmektedir. Ehl-i dil ya kendi gelsin ya da sır
kilidinin çilingiri kelimeleri çağırsın:
“Kelimeler gelse
ayaklarına/ ve sunsa içimin anahtarını”
AKİF İNAN ŞİİRİNDE ŞEHİR
Medeniyet şairi olup da şehre sırt çevirmiş, şehri
transit geçmiş şair olur mu hiç? Şehir mukteseba-
tıyla bir yaşanmışlığın son emanetçisidir. İnsanlar
kuşak kuşak şehri terkederler, geriye bir yerleşkeyi
şehir yapan kültür ve medeniyet unsurları kalır.