114
Fıtraten aylaklığı seven Cahit, hayatının her
döneminde çalışma mecburiyetinde kalmıştır
.
Karşılaştığı mecburiyetler onu hep alınteri dökmek
zorunda bıraktı. Şiiri kolay olmayan, kendini kolay-
ca ele vermeyen bu adamın hayatı da kolay olma-
dı. Aslında dikkat edilirse edebiyatta ve gündelik
hayatında hiçbir zaman kolaya da kaçmak istemedi.
Sürekli zorluklarla boğuştu. Kazandığı ve kaybetti-
ği her şeyin mukabili onun alınterinin bedeli olarak
ortaya çıktı.
Kimseye şirin görünmek için davranışlarını değiş-
tirmezdi.
Tavır koyardı. Evet’i ve hayır’ı her zaman
aynı rahatlıkla söyleyebilirdi. Bunların sonuçlarına
da katlanırdı. ‘Hayır’ diyeceği yerde ‘evet’ dediğin-
de kendisine kolaylıklar sağlanabileceğini bilmesine
rağmen doğru bulmadığı şeye hiçbir zaman ‘evet’
demez, ‘hayır’ demenin zorluklarıyla baş başa kal-
mayı tercih ederdi.
İçe kapanıktı.
Ketumdu, sır vermezdi, şikayet et-
mezdi. Herkese aklına göre hitap ederdi. Bu yüzden
de herkes onu farklı yanlarıyla tanırdı. Türkiye’deki
değişik edebiyat çevreleriyle kişisel bir ilişki kurma-
dı, kurmak da istemedi. Ama bu tür ilişkilerin objek-
tif bir düzlemde yürütülmesi gerektiğine inanırdı.
Çocuklarla ve yaşlılarla kolayca ahbaplık kurardı.
Onları elinden geldiği kadar hediyelerle sevindir-
mek isterdi. Pahalı bir hediyeyle gelmeyi düşünüp
hiç hediye getirmemektense bir şeker parçasıyla, bir
sakızla olsun çocukların gönlünü alır, sakızı bile
icabında çocuklar arasında paylaştırırdı. Onun bu
tavrını aslında önemli sayılan işlerde de görebiliriz.