121
durumda değildi, bir süre orada çalıştıktan sonra
işi bıraktı. Üzerinde asker kaputundan bozma hâki
rengi siyaha boyatılmış bir kaputu vardı. Çörçil
(Churchill) denilen, gene siyaha boyatılmış asker
postalı giyiyordu: Durumu böyleydi. Neticede
Ankara’ya intikal ettikten sonra öğreniyoruz ki; me-
ğer dayısı, Ökkeş Beyin gönderdiği parayı, Erdem
hepsini birden harcamasın, baştan çıkmasın, kötü
yola düşmesin diye ona az az veriyormuş. Olacak
şey değil.
Son şiirlerinden biri olan ‘Kız Kulesi’nde lirizm
doruk noktasına ulaşıyor.
Erdem Bayazıt’ın alışık
olduğumuz şiir tarzı, benim eski tanımı yineleye-
rek söylersem, ünlemli bir şiirdir. Onun şiirinde,
bir yandan Köroğlu’nun, Dadaloğlu’nun celadetli
haykırışına denk ünlemlere tanık olurken, bir yan-
dan da protestosuna makes olan yiğitçe kahırlan-
malar işitiriz. Uzaklardan Dede Korkut’un hikemi
tavrına hoşâmedî yapıldığını görürüz. Köroğlu’nun,
Dadaloğlu’nun çeşnisinde, evcilleşmiş bir hamaset
tadı hissedilir. Kız Kulesi ise rafine bir munislik ve
lirizm taşıyor. Şiirin, kendi içinde taşıdığı dramanın
ve tonlamasındaki facia atmosferinin; bunun ya-
nında süregelen içli ve dokunaklı söylemin sözünü
etmiyorum. Bütün bunlar, belli başlı bir metin tah-
lilini gerektirir. Burada ancak şunu söylemekle yeti-
nelim: Erdem Bayazıt’ın bu şiiri, eksiksiz ve fazlasız
duruşuyla şairin kâmil bir ürünüdür. O, bu şiirinde
ünlemli tonlama ile lirizmi ustaca buluşturuyor.
Erdem Bayazıt’ın şiiri Cahit Zarifoğlu gibi karı-
şık imgelere, uzak çağrışımlara başvurmaz.
Cahit