106
Dalgın ve bir gölge gibi dolaşan bir insandı.
Bizim
Maraş’taki yıllarımız, çocukluk dönemini dışlar-
sak 1956-58 yıllarına rastlayan lise döneminde geçti.
Benim ve Ali’nin okul dışındaki bütün meşguliyeti-
miz okuyup yazmaktan ibaretti. Hafta sonu tatille-
rini bile ya okuyarak ya edebiyat üzerine konuşarak
geçirirdik. Bizim ev, arkadaşların akşamları toplan-
dığı bir uğrak yeriydi. O yılların bütün edebiyat der-
gilerini, yeni çıkan kitapları izler, okur, en azından
olup bitenlerden haberdar olurduk. Cahit bizim ev-
deki toplantılara hemen hemen hiç gelmezdi. Belki
toplandığımızı bile bilmiyordu.
O sıralarda onun ne yaptığını da bilmiyorduk.
O
zamandan bende Cahit’ten kalan izlek dalgın ve
bir gölge gibi dolaşan bir insan hâli. Âşık oldu-
ğu söylenirdi. Dalgınlığı yüzünden, o zaman lise
öğrencilerinin bildiği tek filozof adı olarak Aristo
namı Cahit’e münasip görülmüştü. Ama o sıralar-
da şiir de yazıyormuş. Demin anlatmaya çalıştığım
gibi, biz onun şiir yazdığını da olayların gelişmesi
esnasında öğrendik. Mesela, benim öykü yazma-
mın kesin bir öyküsü var. Fakat Cahit’in şairliğinin
böyle kesin bir öyküsü olduğuna ihtimal vermiyo-
rum. Böyle bir öyküsü olsaydı bilmem gerekirdi.
Söyleyeceğim şeye düpedüz şiir demek belki doğru
olmaz. Cahit’in rahmetli babası kalem ve kalp ehli
bir insandı. Tanıyabildiğim aile fertleri derinlikleri
olan ve derunî hayat yaşayan kimselerdi. Aile kökle-
rinde velî zatlar olduğu da biliniyor. Kendisinin bir
yaş büyüğü Sait de lise sıralarında daha çok mani
türünde şiirler yazardı. Devam ettirmedi. Kısacası