108
başka hiçbir şeyini duymadığını öğrenmiştik. Fakat
ne garip tecelli, yıllar sonra Cahit, Rilke üzerine bir
mezuniyet tezi hazırladı. Gene ne garip tecellidir ki,
Rilke üzerine mülahazaları, kelimeyi kullanmaktan
çekinmeyeceğim, birtakım dar kafalı profesörler ta-
rafından bilimsel olmadığı gerekçesiyle geri çevrildi.
Ama ben eminim ki, Cahit’in Rilke üzerine görüşle-
ri, bütün o bilimsel görünen hırdavattan çok daha
derin ve anlamlı olmalıydı. Bunları söylerken abart-
tığımı düşünmüyorum. Okumaz görünen Cahit,
Fuzuli’den birçok şiirler ve beyitler ezbere bilirdi.
Hastalığı esnasında bir defasında durup dururken
Fuzuli’nin bir gazelini baştan sona okudu.
Rilke’yle bence bir etkilenme söz konusu değil.
Bir benzeşme hissediliyorsa bunu aynı tınıda, rezo-
nansta olmakla açıklayabiliriz. Çok kişiye tuhaf ge-
lebilir. Cahit’in kendine özgü şiir atmosferi, biz de-
ğilken de kendine özgü karakterini nebülöz hâlinde
bünyesinde taşıyordu. Cahit,
İkinci Yeni
şairleri diye
bilinenlerle yaşıt değildi. Şunu söylemek istiyorum:
Belki bir hava, dönemin bütün şairlerini sanatçıları-
nı etkiliyor. Cahit’in şiirleri için nihayet söyleyebi-
leceğimiz şey onun şiirinin de böyle bir atmosferin
ürünü olabileceği keyfiyetidir. Aslında Cahit’in şiir-
leriyle
İkinci Yeni
diye bilinen şairlerin şiirleri ince-
lendiğinde ve illa bir etkileşme söz konusu edilmek
istendiğinde ben Cahit’in şiirlerinin kendisinden
önce gelenleri etkilediğini iddia edeceğim.
Cahit’le hiçbir zaman aynı şeyleri söylemedik.
Fakat aynı atmosferi teneffüs ettik. 1950’li yıllara dö-
nelim. Daha açıkçası 1956 ve sonrasına. Belirtmiştim,