93
Özdenören, Akif İnan’ın bu yönünü şöyle ifade edi-
yor:
“
Akif İnan’ın hitabeti çok güçlüydü. Eğer siyasete
girmiş olsaydı, hitabetiyle muhakkak siyasetin en önem-
li figürlerinden biri olurdu. Ama o sendikacılığı seçti ve
sendikacılıkta da bağımsız kalmaya özen gösterdi.”
27
Hitabette asıl olan aktarılan şeyin muhatabını bul-
masıdır. Artistliğe, ilgi, iltifat ve alkış almak için
yapay hareketlere gerek de yoktur. Akif İnan’ın du-
ruşundan ses tonuna kadar bu ilkelere uygun dav-
randığı herkesce malumdur. Din görevlisi M. Arif
Yüksel’in tanık olduğu bir hadise bunun çok tipik bir
örneğidir. Şöyle anlatıyor Arif Yüksel Hoca:
“Ankara
İlahiyat’ta öğrenciliğim esnasında bir gün kitapçıdan
Merhum M.Akif İnan’ın ‘Din ve Uygarlık’ adlı eserini
aldım, otobüste okuyarak yurda doğru giderken otobüs
durağında M.Akif İnan’ın o
gün akşam bir yerde konfe-
rans vereceğine dair bir ilan gördüm. M. Akif İnan, “Yedi
Güzel Adam”dan biri, bunu canlı olarak da dinlemeliyim,
dedim. Akşam konferans salonuna gittiğimde salonda 15-
20 kişi ancak vardı. Demek ki, konferansı organize eden
vakıf, yeterince duyuru yapmamıştı. M. Akif İnan kürsü-
ye çıktı ve konuşmasına şu sözlerle başladı:
27
Yenişafak
Gazetesi
08.12.2011.