91
çağıran modernizme başkaldıran bir yüreğin türkü-
sünü söylemiştir şiirinde. Bunu yaparken bağırma-
mış, vaaz etmemiş, nutuk çekmemiştir. Ne söylemiş-
se içine doğru söylemiş, içinde karşılık bulmayan
hiçbir şeyi dışarıya vurmamıştır. Şiirin naif bede-
ninin, ideolojilerin hantal cüssesini kaldıramayaca-
ğını bilir. Üstad Necip Fazıl’ın
‘İdeolocya Örgüsü
’nü
okumuş, ideolojilerin hangi zemine yerleştirilmesi
gerektiğinin ayırdına varmıştır.
GÖNÜL DİLİ İLE KONUŞAN BİR HATİP
Yıllarca Anadolu’yu karış karış dolaşan Akif İnan,
her noktada fırsat buldukça insanlara hitap etmiş ve
çoğunlukla bunu irticalen yapmıştır. Hitabetin lider-
likte ne denli önemli bir meziyet olduğu malumdur.
Etkin bir sözü etkili bir şekilde anlatmadıktan sonra
özellikle kalabalıklara ulaşmak mümkün değildir.
Hitabetin asli unsuru ses tonuna sirayet eden coşku-
dur. Akif İnan bunu içinden geldiği gibi gerçekleşti-
rir. Sözdeki samimiyet ve sıcaklıkla davudi ton bir-
leştiğinde mesaj sadece kulaklara değil, kalplere de
kolayca intikal edebiliyor. Onu ilk kez Kütahya
Şair
Şeyhi Şiir Şöleni’
nde dinlemiştim. Mikrofona ihtiyaç
hissetmeden, sözcükleri daha ağzından çıkmadan
yüreğinde demler gibi konuşuyordu. Şiir okurken
de belli bir aralıkla mahrecini es geçmeden, sanki
ağzında türlü lezzette şekerler varmış da lezzetine
vakıf olmaya çalışıyormuş gibi kullanan bir tarzı
vardı. Bakışları canlı, gövdesi heybetli, endamı ka-
rarlı, kürsüyü dolduran cüssesiyle bütün bir alana
hâkim olmayı başarıyordu.