103
kilde görebiliyoruz. Necip Fazıl’a bu hasasiyetini bilen-
ler ‘üstad’ diye hitap ederler, başka ifadelere tahammülü
yoktur. B
öyle bir durumla karşılaştığında Akif İnan
hemen durumu üstadının psikolojisine muvafık bir
şekilde izale ederdi.
“Bir gün bir Arap Sefareti’ne telefon etmişlerdi.
Kendisiyle konuşan Arap diplomat, ‘şeyh’ diye hi-
tabetmiş kendisine.
Konuşmasını bitirince dönüp bize sormuştu: “Bu
adam bana hep ‘şeyh, şeyh’ deyip durdu. Herhalde
‘ihtiyar’ manasına kullanmadı bu kelimeyi değil mi?”
“Hayır, Üstad’ım. Saygı ifade eden anlamlarıyla kul-
lanmıştır.” dedik.
Üstad’ın sevdiği kişilere son derece nazik davran-
dığı ve onlarda gördüğü hoşnut olamayacağı bir
durumu üzülmesinler diye bir rahatsızlık şeklinde
içinde tuttuğunu yine Akif İnan’ın hatıralarından
öğreniyoruz.
“Favorinin (sakal başlarını uzatma) züppe çevreler-
de moda olduğu yıllardı. Her kişilik sahibi insan
gibi, Üstad da çok rahatsız oluyordu favori bırakma-
lardan. Zübeyir Yetik’le oturuyorduk. Birden Üstad
çıkageldi yanımıza. Zübeyir’in favorileri oldukça
uzun; lakin bu uzunluk keyfilikten değil; ihmal se-
bebiyle çoktan beri saçlarını kestirememiş olmaktan.
Zübeyir bir ara, kısa bir süre yanımızdan ayrılınca
Üstad bana: “O favoriler de n’oluyor?” diye sor-
du. Doğru dürüst cevap veremedim galiba. Üstad,
Zübeyir’i çok severdi. Yüzüne karşı bir şey söyle-
mek, onu belki de üzmek istememişti. Bana söyle-