55
naların anlamı ezmesi” budur. İnsan kullandığı araç
gerecin hâkimiyeti altına girmiş, tabiatın gece gün-
düz insana verdiği mesaj makina gürültüleri arasın-
da bastırılmış ve yok edilmiştir. Şairin şehirde aradı-
ğı şey bu kaybolan hafızadır.
AKİF İNAN ŞİİRİNDE ÖLÜM
Nasıl her meyve çekirdeğini saklarsa içinde, hayat
da ölümü öyle saklar. Hayatın akışkanlığı içerisin-
de çoğunlukla ölümü farketmeyiz. Durup dinelmek
lazımdır. Ona kulak vermediğimiz sürece ölümün
sesini duymamız mümkün değildir. Hayatı, dile
gelmemiş bir şiir kabul edersek aynı şeyleri şiir için
de söyleyebiliriz. Konusu ve başlığı ne olursa olsun
aslında her şiirin sonu ölüme çıkar. Şayet bir kuyuya
kafanızı uzatırcasına şiirin içerisine doğru eğilmez-
seniz onda mahfuz olan ölümü görmeniz mümkün
değildir. Şiirin de işitmek ve görmek için bir takip
mesafesi vardır. Okuyup da anlamadım diyenler
bu mesafeyi –mahrem mesafeyi - iyi ayarlayıp ko-
ruyamadıkları için çaresiz bu sonuca varmışlardır.
Halbuki içinde bulundukları durum, ‘anlamadım’la
açıklanamayacak kadar muğlak, karmaşık ve çok
yönlü bir durumdur.
“Hicret”
ve
“Tenha Sözler”
ki-
tabına bu takip mesafesine riayet ederek göz gez-
dirip kulak verdiğimiz zaman yukarıdaki yargıla-
rın ne kadar doğru olduğunu farkettim. Yani şunu
söyleyebilirim rahatlıkla ki Akif İnan şiirlerinde
ölüm, meyvenin içinde çekirdeğini saklaması gibi
sadece kafasını uzatanların görebileceği bir vakıa-
dır. Çoğunlukla ölümün önünü aşk kapattığı için bu
duyguyu oluşturduğu yoğunluk nispetince göremi-