63
somutlaştırmıştır. Filistin ve Kudüs’ü müslümanla-
rın haysiyet sembolü kabul ettiği için haysiyetlerine
sahip çıkmayan müslümanları harekete geçirmeye
çalışır. Mescid-i Aksa’nın, siyonizmin tasallutun-
da kalışı karşısında hep hüzünlüdür şair:
“Mescid-i
Aksa’yı gördüm düşümde/ Bir çocuk gibiydi ve ağlıyor-
du/ Varıp eşiğine alnımı koydum/ Sanki bir yeraltı nehr
kaynıyordu”
Bu şiirde açık bir şekilde şu görülmek-
tedir ki, şair dünyada olup biten karşısında, zulüm
ve tuğyan noktasında mücadelesini önce içte başlat-
maktadır. İntikam, öç, saldırı gibi ağır sözcükler ye-
rine üzüntü, şaşkınlık ve iç çekişle birlikte derinden
kanayan sözcükler daha yoğun olarak yer alıyor.
Haksızlığa uğradığının bilincinde olma duygusu
haksızlıkla mücadeleden önce gelen bir aşamadır.
Zira Kur’an-ı Kerim’de Şuara suresinin son ayetle-
rinde şairlerle ilgili yer alan ilahi ikaz ve hatırlatma-
larda istisna tutulan şairlerin özelliklerinden biri
de “haksızlığa uğradıktan sonra öçlerini almak”tır.
Bu düstura göre hareket etmenin öncelikli şartı tabii
ki “haksızlığı” hak olandan tefrik etme melekesine
sahip olmaktır. Akif İnan’ın mücadeleci yönü böy-
lesine mistik bir temele dayanmaktadır. İnanç, este-
tik ve eylem bütünlüğünün bir hayat anlayışı hâli-
ne gelmiş şeklidir bu. O sendikal mücadesinde de
bu duyarlığı sürdürmüştür. Yakın çevresinin ifade
ettiğine göre Akif İnan, sendikal mücadelenin hari-
tasını oluşturacak tüzük taslağını hazırlarken bile
edebî metin hazırlıyormuş hassasiyetiyle hareket
eden bir titizliğe sahiptir. Bir hukuk metninde bile
edebî söyleyiş ve ölçütleri ıskalamayan şairin ey-