143
İşte Akif İnan’ın ilk, orta ve lise yılları -lise son sınıf
hariç- böyle bir memlekette geçer. Dolayısıyla böyle
bir atmosfer ve iklimde şiirle aşılanmıştır. Zamanın
yavaş işlediği bu şehirde şairin 6 ila 10 saat kadar
okuyabilmesi yine dışa kapalı bir şehirde yaşamanın
getirdiği avantajlardandır. Kent içe kapanık, kitaplar
içe kapanık ve tabii ki şair de bu iki dünyayı içerisin-
de yaşamak suretiyle kendi içine kapaklanmıştır. İçe
kapanık bir dünya ile muhafazakâr bir aile yapısına
sahip olmayı da katarsak dünyaya başka türlü bak-
manın malzemeleri tamamlanmış demektir. Bu du-
rumda yazmak vazgeçilmezdir. Kendisi gibi okuyan
ve yazan arkadaşlarla tanışır ve mahalli gazetelerde
yazmaya başlar.
Okumayı seven bir ailede doğu ve batı klasiklerini
okuyup bitirmiş bir baba vardır. Baba Şeyh Sadi’den
Shakespeare’e, Goethe’den Hamid’e, Akif’e, Necip
Fazıl’a, Nur risalelerine varıncaya değin okumuştur.
Baba ayrıca edebiyattan magazine birçok dergiyi ta-
kip eden, gazeteleri dikkatlice okuyup tetkik eden
birisiydi. Buna rağmen, bu kadar bilgi ve görgü bi-
rikimine rağmen küçük bir memur olarak kalması
ilginçti. Bunun sebebi de Urfa’nın dışa kapalı karak-
teriyle ilgilidir.
Zira her Urfalı gibi baba da Urfa dışına her ne se-
beple olursa olsun çıkmaktan korkmaktadır. Hem
arkadaş çevresinden ayrılmanın zorluğu hem de dı-
şarıya açılmanın verdiği tedirginlik kendi yaşadığı
yerde küçük bir memur olarak kalmaya razı etmiş-
tir. Zaten öyle bir yerlere gelme gibi hırsı olan bir
adam da değildi. Urfa’nın çevresi ile bağlantısızlığı