152
ilgilenen toplumlarda mutlaka merhametle bezen-
miş bir din duygusu, dolayısıyla sanat duyarlığı
vardır. İnsandan Allah’a açılan en büyük kapı din
iledir. Akif İnan bu kapıdan girenlerin büyük işler
başardıklarını, dünyanın anlamına çok şeyler kattık-
larını söyler. Ona
göre “İnsandan Allah’a, Allah’tan in-
sana açılan bir kapı. Mevlâna’dan, Yunus’tan, Fuzulî’den,
Şeyh Galib’e; Itrî’den, Dede Efendi’den, Hafız Post’a;
Koca Sinan’dan, Mehmet ve Davut Ağalara; Levni’den,
Yesari’ye kadar söz, ses ve şekil ustalarının cümlesi bu ka-
pıdan geçmişlerdir.”
40
Akif İnan hayat, ölüm ötesi, ölümsüzlük, varlık,
yokluk, sonsuzluk, kader, ıztırap, sevgi, sevinç, nef-
ret, fedakârlık, direnme, ümit gibi sanatın kadim
problemlerinin dinden bağımsız olarak ele alınama-
yacağını savunur. Sanatçı dediğimiz kişi de zaten
bu konuların yankısını sürekli içinde duyan kişidir.
Bu konulardan gelen yankılara kim kulak veriyor ve
işitecek kulağa sahipse o kişi sanatçıdır. Ne vakit ila-
hi ses, renk ve çizgi bir yürekte yankılanır hâle gelir,
o yürekte sanat teşekkül etmiş ya da o yürek sana-
ta müsait hâle gelmiş demektir. Akif İnan halis ve
bakir sezginin kaynağını dinde görür. Tabii dinden
kastettiği herhangi bir din değil, Allah’ın tescil etti-
ği, geçerliliğini onayladığı yegâne din İslam dinidir.
Bütün mesele sanat ve edebiyat için bir imkân olan
dinî duyarlıklarını dile ve estetiğe nasıl adapte ede-
ceğini bilmektir. Zaten sanat ve edebiyat da böyle
bir şey değil midir? Ne dediğin değil, nasıl dediğin-
dir önemli olan.
Akif İnan’ın şiir ve denemelerinde din vaaz edilen
bir şey olmamıştır hiçbir zaman. Bir tebliğci ya da
misyoner edası bulmak mümkün değildir onun yaz-
40 M. Akif İnan;
Edebiyat, Kültür ve Sanata Dair, Edebiyat Dergisi Yayınları,
s.
32.