147
çerli olmadığını, henüz düzyazı noktasında istenilen
seviyeye gelinmediğini savunur. Roman, hikâye ve
tiyatroda elbette mevcutlar içerisinde iyiler vardır;
ama dünya ile ölçüşecek tarzda bir Türk romanı, ti-
yatrosu yazılmış değildir hâlâ. Türk hikâyesinde de
mevcut iyilere rağmen aynı durum söz konusudur.
Şairlerin arada bir yazmak için yazdıkları her hal-
lerinden belli olan romanları hiç ciddiye alınır gör-
meyen Akif İnan köy romanlarını ise bu topraklar
için romanın zavallıca örnekleri olarak görür. İnan’a
göre Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa ve Kemal
Tahir gibi yerli damara sahip romancılarımız olmak-
la birlikte ne yazık ki onlar da roman sanatı bakı-
mından birtakım açmazlara sahiptir. Doğru düzgün
dünya çapında bir romancımızın çıkmamış olması
bu kudrete sahip bir kalemin yetişmemesi ile açıkla-
na
bileceği gibi medeniyet yapımızla da yakından il-
gilidir. Akif İnan bunun altını özellikle çizer. Roman,
bizim toplumsal yapımıza uygun olmayan bir edebî
türdü. Batı mahreçliydi ve Doğu’nun geleneğiyle
örtüşmeyen bir tarafı vardı. Bu zorluklarla birlikte
toplumsal kabul görmeyen tarafını da eklersek bi-
zim toplumumuzda kopya örnekler ve öykünmeler
dışında iddialı bir roman kaleme alınmış değildir.
Memleketimizde roman ödülü almış kişilerin olmuş
olması da roman adına bizi aldatmamalıdır Akif
İnan’a göre. Zira bunların ekseriyeti politik olduğu
kadar lobi faaliyetlerinin bir sonucudur. Batı mede-
niyetiyle olan doku uyuşmazlığı nasıl yaşantımızı
etkilemişse doğal olarak edebî ve yazınsal tavrımızı
da etkilemiştir.