40
zamanlardaki dirençleri
zayıflar ve kırılır. Oluşan
değişmenin, yenilenmenin ilkin özle ilgili bir olay
olduğunu düşünen kimseler, artık bunların bütü-
nüyle biçimsel olduğu kanısını taşıyordu. Mademki
oluyor, öyleyse doğaldır, diye düşünmeye başlamış-
lardır.. Eski, onlar için unutulması gereken kötü bir
öz taşıyordur.
Farkında olmanın işe yaramadığı günlere gelinmiş-
tir. İnsanların tutunduğu her şey çok kısa zaman
sonra ellerinden kayıp gitmektedir. Daha ısınama-
dan, daha alışamadan ellerinden kayıp gider tuta-
makları. Çünkü bastıkları zemin de kayganlaşmıştır.
Hiç kimse kendine ait yerlerde gezinmemektedir.
Ve herkes uydurma bir kişilik taşımaya başlamıştır.
Yaşama biçimlerinin, alışkanlıkların kökten değiş-
meye başladığı bu dönemde, insanlar kendilerini
konumlandıracakları bir merkezden mahrumdurlar.
Hayatın hızı karşısında bilmedikleri yönlere doğru
savrulup dağılmaktadırlar. Herkes bir akvaryuma
hapsedilmiş gibidir: “Davranışlarının, seslerinin dı-
şarıyla bağlantısı yok, ne de dışarının bunlarla, bu-
rayla.”
31
VI.
Rasim Özdenören yaşanan değişimi bütün boyutla-
rıyla ortaya koyabilmek için öyküsünü gelenek ve
modernite çatışması üzerinden kurar.
Gül Yetiştiren
Adam
etrafında kurgulanan gelenek; iyiyi, güzeli,
doğruyu, doğalı temsil eder.
Sitare
ise modern olanı
temsil eder; bozulmayı, çürümeyi, yozlaşmayı, yani
31 Rasim Özdenören; a.g.y.