49
‘kapanmışlık’ içindedir artık gül yetiştiren adamlar.
Kendisiyle birlikte evini, evinin temsil ettiklerini ko-
rumaya çalışsalar da onlar artık kendi kendilerinin
‘parodi’sini yapar duruma düşürülmüşlerdir.
Zira yeni hayat, onlara ‘zararsız deliler’; evlerine
de kültür mozaiği içinde bir renk, antika bir nesne,
otantik bir imge olarak yaşam alanı açmıştır. Ve yük-
selen apartmanlardaki tecessüs; evlerin mütemmim
cüzü kabul edilen avluları da mahrem alan olmak-
tan çıkarmıştır. Artık kalın perdeler altındaki odala-
ra çekilmekten başka sığınacak mekân kalmamıştır.
Kur’an’ın haber verdiğine göre, Hz. Yunus; “Kaçak
bir köle gibi, yüklü bir gemiye (binip) kaçmıştı. Ve
sonra kur’a çekilmiş, o (kur’ada) kaybedenlerden
olmuştu; [sonra o’nu denize atmışlar ve] denizde
büyük balık tarafından yutulmuştu, çünkü kınanan-
lardan biriydi. Eğer o, [en derin bunalım anlarında
bile] Allah’ın sınırsız şanını yüceltenlerden olma-
saydı, herkesin yeniden dirileceği güne kadar o (ba-
lığı)n karnında kalmış olacaktı: ama biz o’nu mane-
vi çöküntü / iç huzursuzluğu içinde ıssız bir kıyıya
çıkarttık ve o’nun üzerinde [çorak toprakta] yetişen
bir bodur fidan yeşerttik. Ve onu [bir kez daha kendi
halkına,] yüz bin veya daha fazla [kişi]ye gönderdik.
Onlar, [bu defa o’na] inandılar; bunun üzerine biz,
verilen süre zarfında onlara mutlu bir hayat yaşat-
tık.” (Saffât Suresi)
Gül Yetiştiren Adam
da, yaşadığı
elli yıllık ‘çekilme’den sonra benzer bir huzursuzluk
yaşamaya başlar:
“Hareket eden ölüden başka bir şey
değildir. Bağışlanmayı dilemek için elinde bir neden yok-
tur.”
Evi artık onun için bir sığınak olmaktan çıkma-