48
Adam, tek başına elinden bir şey gelemeyeceğine
inanmış ve en azından ‘kendini kurtarabilmek’ için
evine sığınmıştır. Dışarıya çıkmadan, yaşananla-
ra müdahale etmeden, değiştirmek istediğinin asla
değişmeyeceğini bilir. Ama artık ne söylese bahane-
den başka bir anlam taşımaz onun için. Yeni hayat,
her yanı kuşatmış ve geleneksel olana yaşama ala-
nı bırakmamıştır. Müdahale etmedikçe bir yandan
direnişinin içeriği boşalır; bir yandan da etkinliğini
yitirir. Dahası her yanı kuşatılmıştır. Ama yaşadı-
ğı etkinsizlik hâli nedeniyle yaşananlara müdahale
edemez. Zaten edebilecek bir durumu da yoktur.
Çünkü iki kesim arasında öykü boyunca hiçbir te-
mas kurulamaması kör, sağır bir iletişimsizliğe de-
lalettir. O, kendisiyle birlikte, evini ve onun temsil
ettiklerini de korumaya çalışır; fakat eski, artık unu-
tulması gereken kötü bir özün imgesine dönüşmüş-
tür. Onun yetiştirdiği güllerden kimi isanların ha-
beri vardır elbette; ancak ortalıkta ne gülün simge-
sinden, ne de simgelenenden anlayanlar kalmıştır:
“Şurada, burada, kıyıda köşede gül yetiştiren üç beş
adam vardı. Tuhaf insanlar” Onların bu uğraşları
insanlarda bir saygı uyandırmaz; sadece işin tuhaf-
lığı ilgilerini çeker. Haklarında birçok hikâye de uy-
durulan bu insanlara, genel olarak ‘zararsız deliler’
olarak bakılmaya başlanmıştır.
Bu durum, tam bir ‘sıfır noktasıdır’, ‘kör, sağır bir
iletişimsizliktir.’ Binbir özenle yetiştirilen güller ar-
tık ‘kokmamaktadır.’ Kokuları insanlara herhangi
bir haber taşımaz. “Gül kokularını bastıran çimento
harcının kokusu yavaş yavaş siniyordu.” Böylesi bir