41
doğal olandan kopmayı. Ancak, öyküde artık bir
çatışmadan söz etmek mümkün değildir. Zira gele-
neğin temsilcileri, ironik bir biçimde kendi elleriyle,
kendi sonlarını hazırlamışlardır. Olan, geriye dönü-
lemez bir biçimde olmuştur. Ve yeni hayat; başka
nedenler için savaşmış olsalar da ortaya çıkan sonuç
bakımından, onun kuruluşuna hizmet edenleri dı-
şına atmıştır. Çünkü geleneksel olan yıkılmış ve o
hayatın temsillerinin var olma nedenleri de ortadan
kalkmıştır.
Her nasılsa hayatta kalanlar ‘pasif bir direniş’ ola-
rak evlerine sığınmayı seçmek zorunda kalmıştır.
Başkaca seçenekleri yoktur. Dışarıda yaşananlar on-
ları kirletmekte, doğal olandan uzaklaştırmaktadır.
Burada Ashab-ı Kehfi anımsayalım: “[Bu dünya ha-
yatı bir sınamadan ibaret olduğuna göre, imdi] sen
mağara insanlarını[n] ve [onların kendilerini] yazıt-
lara / kitabelere [adamalarının kıssasının], gerçekten,
Bizim [öteki] mesajlarımızdan daha meraka değer
bulunacağını mı düşünüyorsun? Hani, o gençler
mağaraya sığındıkları zaman, ‘Ey Rabbimiz’ de-
mişlerdi, ‘Bize katından bir rahmet bahşet ve içinde
bulunduğumuz [haricî] şartlar ne olursa olsun bizi
doğruluk bilinciyle donat.’ Biz de bunun üzerine
mağarada onların kulaklarını yıllarca (dış dünyaya)
kapalı tuttuk.”
32
Kahramanın durumu Ashab-ı Kehf’i anımsatsa da
birebir örtüşmez. Çünkü onların geri çekilmesini
bir ölüm uykusu olarak değerlendiremeyiz; bu du-
32 32 Kehf Sûresi, 9-10-11; Muhammed Esed, Kur’anMesajı, İşaret Y., İstanbul
1996.
Aktaran:
Cemal Şakar; a.g.y.