SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Hüsrev HATEMİ
- 78 -
hâlâ bilmediğim, çelimsiz, ince bıyıklı ve başı kasketli bir
adam “Kurban olam sana İsmet Babaaa, Babanın bu günlerini
de mi görecektim. İtin, itin.” diye bağırarak, önümüzde du-
ranları itmeğe başladı. O yaşlarda ölüm korkusu da olsa ben
ve Hüseyin “imdat” diye bağıramaz gülünç görünmekten kor-
kardık. Biz kimseyi itmediğimiz için, arkadakilerle öndekiler
arasında ayakta durma becerimiz de yoktu.
Yere düşüp ezilmek üzere iken, Fransız Kültür Merkezi önüne
İş Bankası’nın o yıl yerleştirmiş olduğu, üzerinde bir kumbara
şekli olanmadeni reklamdireğine sıkı sıkı yapıştık. Hayatımızı
kurtaran o reklam direğine ve kumbaraya hâlâ minnettarım.
Yıllar öncesinden bir anı bu.
Mete Caddesi’nin başlangıcına yakın bir yerde, adını unuttu-
ğum bir partiden milletvekili adayı olan Reşat Ekrem Koçu,
seçim konuşması yapacaktı. Pazar günü dışında bir gündü.
Henüz üniversite tatili sürmekte olduğundan, bu defa yalnız
olarak, gazete ilanında belirtilen mahale gittim.
Ben yarımsaat önce gittiğimhalde, meydanınMete Caddesi’ne
bakan yerinde kimse yoktu. Yazılarını severek okuduğum
Reşat Ekrem Koçu’yu görmek istiyordum. İlanda belirtilen
saat ve dakikada, elinde cızırtılı bir mikrofon tutan biri ile ince
tel gözlüklü, beyaz saçlı bir dede görüntüsü ile Reşat Ekrem
Koçu göründü. Mikrofon kuruldu, saatine bakarak konuşma-
ğa başladı.