SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Hüsrev HATEMİ
- 70 -
Avrupa’lı ziyaretçiler Fransız, İngiliz, Alman; doğulular ise
Suriyeli, Iraklı, Ürdünlü, İranlı turistler olurdu. Sayıları da bu-
günkü kadar fazla değildi.
İkinci Mahmud Türbesi’nin ek binaları bir devlet dairesi-
nin kullanımına verilmişti. Devlet dairesinin çalışanları da
“Müdür Bey’in emri var” diyerek kimseyi içeri almazlardı.
Ben Türbe’nin ziyarete açıldığını belki biraz da geç olarak,
1994 yılında öğrendim ve sevinçle o bölgeyi ziyarete gittim.
Başka merak ettiğim bir yer, Yeni Cami Hünkâr Mahfeli idi.
Fakat 1986’da (belki 1988) görmek üzere gittiğimde, heybetli
bir bıyıklı, önüme geçti. “Ben vakıflardan burayı halı depo-
su olarak kiraladım. Giremezsin.” dedi. Duyduğum kırgınlık
sebebiyle hâlâ Hünkâr Mahfeli’ni görmeye gitmedim. Şimdi,
çok şükür halı deposu değilmiş. Çocukluğumda ve 1970’li
yıllara kadar, Dolmabahçe Sarayı’nın yanındaki Bezmialem
Valide Sultan Camii, Deniz Müzesi olarak kullanılıyordu. Çok
şükür, şimdi eski fonksiyonuna kavuştu. Beyazıt Meydanı,
başta çocuklar olmak üzere, bütün İstanbulluları büyüler-
di. Ortasında büyük bir mermer havuz vardı. 1951-54 arası
yaz aylarında birader Hüseyin ile havuzun kenarına oturur
yüzümüze gelen fıskiye serpintileri ile mutlu olur, sonra bir
tramvaya atlayarak, tramvayda sahaflardan aldığımız kitapları
karıştırırdık.
Musahebat-ı Edebiye
kitabını, yine bir yaz tatili
sırasında karıştırırken, yanımdaki amca ilerici bir amca ola-
cak ki, bana kükredi: “Gençsiniz, harf inkılabına uyun. Bu din
kitaplarını bırakın.” Amca, 1910 doğumlu görünüyordu. Eski