SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 178 -
metinler arıyordum. Turgut Cansever adına ilk kez
Arkitekt
’te
rastladım. Derginin yazarları arasında bulunan Muhteşem
Giray, hocamdı.
Cağaloğlu’ndan Topkapı’ya yönelen hatta edindiğim çevre,
adını koyamadığım edebi kamu arayışım konusunda umut-
landırıyordu beni. İsmet Özel’in, Rasim Özdenören’in köşe
yazısı yazdığı
Yeni Devir
çeşitli sayfalarıyla sanat ve edebiyat
alanında da toplayıcı bir işleve sahipti o dönemde. Bir maka-
le yarışmasında “İslam Mimarisi” etrafında bir yazıyla dere-
ce almıştım. Gazetenin o dönemdeki Genel Yayın Yönetmeni
Hüseyin Evliyaoğlu, gazetecilik alanında beni yüreklendiren
ilk isimlerden biridir. Gönderdiğim mektupları karşılıksız
bırakmamıştı, beni gazeteci olacağıma inandıran cümlele-
riyle yazmaya teşvik ediyordu. Cağaloğlu’ndaki Milli Gazete
bürosu üzerinden bir haberleşme yürütüyordum. Kadın say-
fası çıkardığım dönemde gazeteye gidip gelmeye başladım.
Cağaloğlu’ndaki dergi bürolarına gidip gelirken kapıldığım
yalnızlık hissi,
Milli Gazete
’nin Topkapı’daki merkezinde bu-
lunan
Yeni Devir
bürosuna ziyaretlerimde nispeten azalmaya
başlamıştı.
Yeni Devir
’de benimle aynı dönemde yazmaya baş-
layan Mine Alpay Gün’ün aydınlık bakış açısı ve güzel üslubu,
“biz” olarak düşünmeme her zaman büyük katkı sunmuştur.
Sayfamda yayımlamak istediğim, ama başlığına karar vere-
mediğim bir şiirime “İsimsiz” başlığını Ahmet Kot koymuş-
tu. Yazılarımı eleştirirken Ahmet Özalp’ın üslubumu Tomris