SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 170 -
ten kendimi alamıyordum: Ne olursa olsun yatılı okulda terk
ettiğim ve özlemini çektiğim ortamı bulabileceğim başlıca
mekânlar dergi büroları olabilirdi. Bir kaybolma korkusu ya-
şıyordum; çünkü etrafıma baktığımda düzene uygun bir şekil-
de yaşayıp giden insanların çoğunun hayatı telef edilmiş gibi
geliyordu. Varlığımı derk etmek için etrafımı yokluyor ve ken-
di sesimi arıyordum. Gündelik hayatta bir zamanlar avukat
olmayı düşündürecek kadar baskın olan konuşkanlığım söz
konusu edebiyat ortamları olduğunda geri çekiliyordu. 1979
yılı olmalı; kolumun altında bir şiir dosyasıyla
Türk Edebiyatı
dergisine gitmiştim. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Niyazi
Yıldırım Gençosmanoğlu şiirlerimi inceledikten sonra düz
yazı alanında daha başarılı olacağımı düşündüğünü söyledi-
ğinde hayal kırıklığına uğradım doğrusu. Bu ziyaretimde öykü
yazarı Kadir Tanır’la da tanışmıştım. Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu’nda öğrenim görüyor-
dum, birinci sınıftaydım. Tanır’ın mimar olduğunu öğrendi-
ğimde, demek ki mimarlıkla birlikte yürüyebilir edebiyat diye
sevinç duyduğumu hatırlıyorum. Öykülerini okuduğum ya-
zar karşımdaydı, yine de birkaç cümlenin ardından sessizliğe
gömüldüm. Aslında karşılıklı bir sessizlik içindeydik. Okur-
yazar ailesinin samimi bir ferdiyim, ama nasıl inandıracağım?
Dolayısıyla bana göre sabırlı bir sessizlik içindeydim. Bazen
Gençosmanoğlu, “Hanım kızımız da böyle mi düşünüyor?”
şeklinde bir soruyla bana yöneldiğinde konuşuyordum tabii.