SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 186 -
şüncesi, gönlü) olmaksızın başını “kapattığı” iddiası da dindar
kadına hegemonik yaklaşımın bir eseri değil miydi? Akrabam
bir erkek istediği için değil Allah rızası için başımı örtmüştüm.
Ağzı Var Dili Yok Şehrazat
kitabımda yer alan “Babam o yağ-
murlu günü hiç unutmuyor” başlığını taşıyan öyküme az çok
yansımıştır bu konuda yaşadığım gerilim. Ben kendi arayışımı
sürdürüyordum. Halkın bir parçasıydım, onun kıymetini bile-
cek, ondan öğrenecektim. Kur’an’ı hakkıyla okuma ve yaşama
cehdinin kendi sesimi geliştirme arayışını destekleyeceğinden
kuşku duymuyordum. Konuşmalarımız sırasında Tekeli’nin
kadın meselelerini İslam konusunda klasik Kemalist yargıla-
rın ötesine geçen bir yorumlama çabası içinde olduğunu fark
ettim. Bununla birlikte İslam’ın kadınlarla ilgili yaklaşımları-
na aynı dönemlerde Kadın Çevresi tarafından yayımlanacak
olan Andree Michel’in “Feminizm”inde yer alan önyargıdan
uzak bakışın da uzağındaydı. Nazik ve müteredditti.
Sonraki birkaç yıl boyunca feodal toplum yapısının kadınlara
reva gördüğü görünmezliği ve dilsizliği dini bir gereklilikmiş
gibi telkin eden yapıları yapıcı bir dille sorgulayarak Cağaloğlu
yokuşunu tırmanmayı sürdürdüm. Aynı zamanda modernite-
nin kadına aile hayatı ve bireysel istekleri konusunda yaptığı
baskı ve bununla gelen başarı mitleriyle oluşturduğu sömürü
düzenini de eleştiriyordum tabii. Yenigelenekselci Müslüman
veya muhafazakâr düşünürlerle birlikte modernistlerin de
üretim ve çalışma hayatı bağlamındaki öznellikleri hesaba
katmaktan uzak bir yaklaşımla kadını pratikte kendi haya-