SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 173 -
Karakoç, hakkında oluşturulan efsanelerle inzivaya zorlan-
masına karşılık orada, kendi çağının ötesine sıçramış olarak,
üçüncü, beşinci ve yüzüncü kez yeni. Gençlere klasikleri ha-
tırlatıyor, yani hayatın değişmeyen derslerini ve dilin incelik-
lerini, başka bir açıdan ise tabiatla birlikte çocukluğumuzun
cennetini teşkil eden bitimsiz hazineyi... Klasikleri okuyanlar,
Tolstoy’u, Shakespeare ’i, Mevlana’yı, Nietzsche’yi tanıyanlar,
her seferinde yeniden başlayabilmek için, ‘bakalım nerelerde
yanılmışız’ şeklindeki soruyu sormakta çekingen davranmaz-
lar.”
Sevilen yazarla tanışma fırsatını kaçırmanın ya da uzaktan
sürdürülen dostluğu yüz yüze konuşmalarla pekiştirme im-
kânından mahrum kalmanın telafisi bir ölçüde mümkün:
Eserleri hâlâ onun mevcudiyetinin bir parçası olmaya devam
ediyor.
Yaşamak
her zaman elimin altında olacaktı.
Serçe Kuş
da her zaman uçmaya devam edecekti.
Sen Kuş Olur Gidersin
Bir Trenle
’yi okumayı sürdürecektim.
Mimarlık öğreniminin geceler boyu süren çalışmaları bana
yatılı okulda kazandığım disiplini geliştirme fırsatını sunmuş-
tu. Bu gece çalışmalarına bir bölümünü edebiyata ayırarak
katlanabiliyordum. Bir Baudelaire bir Karakoç dizesi, Tolstoy
kahramanı sorusu, Knut Hamsun romanı, Kuşeyri
tanımı,
Rasim Özdenören paragrafı… Teypte Orhan Gencebay, Cem
Karaca veya Jose Feliciano çalıyor olurdu. Rüzgârın uğultusu,
köpek sesleri, çöp işçilerinin yaydığı gürültüler ve ardından