SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 175 -
dinlendireyim diye çalışmaya son vermeye çağırıyordu. Allah
aşkına söyle kızım, bunca çalışmaya, uykusuz kalmaya değer
mi, diye soruyordu, yardım edememekten ileri gelen bir ça-
resizlikle. Hasta olacağım diye endişe ediyordu. Bir saat ka-
dar sonra Boğaz Köprüsü’nden geçen 111 veya 112 numaralı
otobüse yetişmek üzere trenle Bostancı’ya gitmek üzere evden
çıkmam gerekiyordu. Ne kadar yorgun olursam olayım gece
çalışmalarını sürdürüyordum. Kendi sesimi arıyordum ve bu-
nun kolay bir yolculuk olmadığının farkındaydım. Otobüs ve
vapurda kitap okuyordum. Çantamda İsmet Özel, Baudelaire,
Dostoyevski kitapları olurdu. Garaudy Müslüman olmadan
önce de benim yazarımdı. Picasso, Saint-John Perse ve Kafka
üzerine ünlü çalışması
Kıyısız Bir Gerçekçilik Üzerine’
deki
sanatın hayatla etkileşimi üzerine tespitleri yakın geliyordu.
Beşiktaş’taki Cağaloğlu yokuşunu tırmanırken yeni yazar-
lar keşfediyordum. İşte, Oğuz Atay, Füruzan, Bilge Karasu,
Kemal Tahir…
Mimarlık öğrenimim yazarlığımı, edebiyata düşkünlü-
ğüm ise mimarlığa bakışımı etkilemiştir. 2012 yılında Şehir
Üniversitesi’nde bu etkileşimi konu alan bir konferans verdim:
Mimarın yazısı, müellifin çizgisi… Mimarlık tahsili yılları
bana çok şey kazandırdı. Şehri okumayı, sahneleri izlemeyi,
ayrıntıları fark etmeyi öğrendim projeler çizerken. İstanbul’un
sadece Cağaloğlu’ndan ibaret olmadığını da aile ziyaretleri ve
arkadaş topluluğu gezileri yanı sıra mimarlık ödevleri için
yaptığım saha araştırmalarıyla keşfetmeyi sürdürdüm.