SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 183 -
Kutlu’yu gidip Dergâh Yayınları’nın Cağaloğlu’ndaki büro-
sunda buldum. Beni büyük bir yakınlık göstererek karşıladı.
Yanındaki misafirlerine “meslektaşım ve hemşehrim” diye
takdim etti. Odada İsmail Kara da vardı. Daha sonraki yıllar-
da Dergâh’ın Cağaloğlu’ndaki adresi üç kez değişti. Ama or-
tam değişmiyor gibi geliyordu bana. İsmail Kara, kuş sesleri,
çiçekler, Nurettin Topçu’lu fotoğraflar, Mustafa Kutlu’nun o
insana dünyadaki garipliğini hatırlatan bir yalnızlıktan sesle-
nen tek tek ağaçlı tabloları, edebiyat, memleket ve Erzincan
sohbetleri… Öykülerim dergilerde yayımlanmaya başlamış-
tı, ancak “tabii yazar olabilirim” diye kazandığım güvende
Kutlu’nun bir romanımın taslağını okuduktan sonra söylediği
“yazmayı biliyorsun” şeklindeki yorumu büyük paya sahip.
Cağaloğlu’nda 1980’li yılların başlarında inançlarını geliştir-
mesine izin verecek bir muhit arayışı içinde olan ve yazarlık
düşleri kuran bir genç kız olarak bir bakıma yalnız başına sür-
dürdüğüm arayışta Kutlu’nun açık sözlü ancak hakkaniyetli
olduğunu fark ettiren eleştirilerinin katkısı paha biçilmezdi
benim için. Onunla edebiyat anlayışımız kısmen benzemesey-
di bile kuşkusuz eksik edemeyeceğim ihtiramla gelişen soh-
betlerde edebiyatın hayatın seslerine açık olması gerektiğine
ilişkin kanaatimi besleyen çok şey öğrendim.
Sirkeci’den Topkapı’ya tramvayla değil otobüsle gidebiliyor-
dum. Bazen yazılarımı bir Cağaloğlu buluşması dolayısıyla
gazetenin Cağaloğlu bürosuna bıraktığım oluyordu.