SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 185 -
raki yıllarda o dönem içinde başörtülü bir yazara gösterdikleri
yakınlık itibarıyla her zaman saygıyla anmışımdır. Altındal’ın
Türkiye’de Kadın’
ının yazıldığı dönem göz ününde tutuldu-
ğunda benzeri kitaplar arasında farklı bir yeri olduğunu da
düşünürüm.
Feminizm okumalarımı ise Mary Wallstonecraft’tan Kate
Millet’e, Alexandra Kollantai’den Şirin Tekeli’ye, sürdürüyor-
dum. Asrı Saadet’in kadınlarının nasıl bir hayat sürdürdüğü-
nü öğrenmeye çalışıyordum. Onların yaşadığı hayat elbette
günümüz Müslüman kadınları için de ilkelerle ilgili ayrıntıları
haiz olacaktı. Hz. Zeynep üzerine yaptığım küçük çalışmadan
söz etmiştim. Onun haksızlık karşısında yükselen sesi ve öz-
güveni, hak ve adalet yolunda verdiği mücadele Müslümanlar
ve kadın konularında çalışan kişi ve kurumlar tarafından la-
yıkıyla bilinmiyordu. Çokları Zeynep’in Kerbela’da üstlendiği
rolden bihaberdi. Buna karşılık Sofokles’in
Antigone’
si sanat
ve edebiyat alanında sıklıkla karşımıza çıkıyordu. Bir gün Mor
Çatı’nın Pangaltı’daki merkezine gittim. Sıcak bir atmosfer
oluşturulmaya çalışılmıştı. Kadınların el emeği işler, yemeni-
lerle süslüydü duvarlar. Şirin Tekeli ile sohbet ettik. Ona Hz.
Zeynep’ten söz ettim. İlgiyle dinledi. Çeşitli düzeylerde ba-
ğımlılığa yol açan tahakküm ilişkilerini sorgularken, İslam’ın
kadına yönelik erkek tahakkümünü desteklediği iddiasını da
eleştirmek gerektiğini dile getirdim. Hz. Ayşe’nin başına ge-
len ve vahiyle aklandığı İfk Vakası bu açıdan çarpıcı bir örnek
ortaya koymuyor mu? Başörtülü bir kadının kendi rızası (dü-