 
          159
        
        
          olduğunu, medeniyeti yok olan bir ulusun aynı za-
        
        
          manda yaşantısı elinden alınmış, nasıl yaşayacağını
        
        
          bilemeyen bir topluluğa dönüşeceğini ısrarla vurgu-
        
        
          ladı. Yazının yetmediği yerde konuştu, konuşmanın
        
        
          kâfi gelmediği zamanlarda yürüdü ve barikat oldu,
        
        
          barikatları kaldırdı. Her eylemle yeniden dirildi.
        
        
          Her şeyin bitişinin ölüm olmadığını kanı çekilmiş-
        
        
          lere yüksek sesle haykırdı. Düş gücünü yitirmedi
        
        
          hiçbir zaman. Rüya görme enerjisini kaybetmedi.
        
        
          Bu bir çeşit idealizm ve ülküsünü yitirmemiş aksi-
        
        
          yoner adam hasletidir. Hicret şairidir o. Göç hazırlı-
        
        
          ğını doğuştan yapmıştır. Dünya ile ahiret arası geçit
        
        
          her ne kadar geçit vermeyen tepeler olsa da Urfa
        
        
          ile Maraş arası birkaç gün konaklayarak at sırtında
        
        
          gitmek gibidir. Hayat kimine bıçak sırtı kimine at
        
        
          sırtıdır. O da güzel adamlar ve iyi insanlar zümre-
        
        
          sine dâhil olarak iyi atlara binip gitti bu dünyadan.
        
        
          Gidişi de gelişi gibi heybetliydi şairin. Sürgün edil-
        
        
          diği ana ocağı Maraş’tan, baba ocağı Urfa’ya geri
        
        
          döner gibi bu dünyadan gerçek yurduna, hasretini
        
        
          çektiği sevgiliye, ana vatanına, baba yurduna vasıl
        
        
          oldu. Rahmeti bol, bereketi gani olsun.