158
Bu serüven, memlekete hizmet ve Anadolu çocuk-
larına yürüyüşlerinde eşlik etmek şeklinde başlayıp
biten bir toplumsal duyarlılığın dışa vurumu. Diğer
bir tabirle “bir şeyler yapmak lazım”ın sokağa fırla-
mış hâli. Sadece “ne yapmalı?” sorusu etrafında do-
lanıp dursaydı belki de yalnızca bir problemi çözmüş
olacaktı. Ama o istiğna duygusuna teori üretme kılıfı
bulanlardan hiç olmadı. Yani teoriyle, kuramla, poli-
tikayla ve de poetikayla vakit kaybetmedi. Kendini
dışarıya attı. Çünkü bir şeyler yapmak gerektiği ile
ilgili içerisinden bir işaret almıştı. Ne de olsa “işa-
ret çocukları”ndandı.
Yedi Güzel Adam
listesine dâhil
olmanın sürur ve gururu ile vakit kaybetmedi hiç.
Çünkü vakit sanıldığından daha dardı. Ömrünün
60. istasyonunda ineceğini bilir gibiydi. Acelesi, ak-
tivitesi, kabına sığmayan tarafı ve koşuşturması san-
ki bunun bir tür işaretiydi. Dışarıdan eve gelirken
eli kolu dolu bir baba cömertliğiyle gençlerle ilgi-
lendi. Onları geçmiş güzel günlerin ikliminde gez-
dirdi. Yalnızlığı sevdirdi gençlere, kalplerinin yerini
öğretti. Gerektiğinde sesini yükseltmeyi, yumruğu
sıkmayı, sözleri şiire, şiiri marşlara, marşları yol
yürümeye tahvil etmeyi kavrattı. Örgütlü ve orga-
nizeli olmanın ne denli önemli olduğunu harekete
geçirici yönüyle anlatmayı seçti. Hiçbir şey sadece
kelimeyle ve cümle kurmak suretiyle düzelmezdi.
Cümleleri ve kelimeleri de harekete geçirmek ge-
rekliydi. Yaptığı şeyin özeti gibiydi konuştukları.
En sağlam örgütü insan içinde kurmalıydı. En bü-
yük organize, içte teşekkül edendi. Bunu yaşayarak,
yaşayanların hayatından alıntılar yaparak gösterdi.
Bu öksüz yapının ustada kalmaması için yorulmak
bilmeden çalıştı. Ustasının, üstadının şiirsel vasi-
yetine hep bağlı kaldı. Işığın doğudan geldiğini bir
kez daha hatırlattı güneşin, ayın ve yıldızların yerini
unutanlara. Medeniyetin bir milletin yaşama biçimi