118
Barış böyle geldi
Hiçbir değişikliğe uğratmadan
Hiçbir şeyi
. (
GD
, 27)
Barışa yönelttiği bu eleştiri bir hayat eleştirisi değil-
dir. Daha büyük, daha varoluşsal, kendisini de içi-
ne alan daha köklü bir eleştiridir. Sonradan içinden
patlayıp çıkan, ona baktıklarında herkesin ilk fark
ettiği temel özelliğine dönüşen yalnızlık, ona gelme-
yen barıştır. Dünyaya gelmiş olmanın, yaşamanın
çaresizliğidir.
Bence yazdığı şiir başına gelmiştir. Yarın yok, ce-
bimde ölümüm. Artık bundan ötesi yoktur.
Avuç avuç dağıtırım insanlara
Bir türlü tükenmez ölümüm
(
GD
, 36)
mısralarında dile getirdiği husus ölüm değil, hayat-
tır. Ölüm özlemi içindedir; tükenmeyen ölüm de-
ğil, hayattır. Herkesin Alâeddin Özdenören’deki ve
Özdenören şiirindeki yalnızlığı, 1984 yılında bir tra-
fik kazasında kaybettiği oğlu Kerem’e bağladığının
farkındayım. Dokuz yaşındaki oğlunun ölümü onu
derinden sarsmıştır; fakat söz konusu yalnızlığı ni-
çin
Güneş Donanması
’yla izah edebiliyoruz? Çünkü
yalnızlık onda baştan; doğuştan gelmedir. “Doğma
büyüme Maraşlıyız,” cümlesindeki Maraş’ı “yalnı-
zız” kelimesiyle değiştirsek daha doğru bir tespit
yaparız.
İşin burasında soru şudur: Kerem’in ölümü onda
varlığına dönük temel bir soruna yol açmış, hayat
anlamsızlaşmıştır. Yalnızlık içine işlemiş, bir zehir