89
lışır iç sesiyle, vicdanını ikna etmeye çalışır. “Kaç
zamandır” hasta yatan babasının yanına sokulur,
onunla konuşmaya çalışır. İşte tam burada bir başka
dramatik sahne ile karşı karşıya kalır izleyici.
Bu dramatik sahneden önce başka bir ayrıntıya bak-
makta yarar var: Kerim ipliği sattıktan sonra eve ge-
lince babasının yanına, yan odaya girer. Yanına otu-
rur hiç konuşmadan ve çocukluğundan bir sahneyi
hatırlayıverir: Babası, annesine “Bırakacağım bu il-
leti, bir daha kumar oynamayacağım.” demektedir.
İşte annesinin evlendiği günden bu yana yakasına
yapışan kumar illeti, bir miras gibi kocasından oğ-
luna geçmiştir.
Kerim, babasının alnına koyar elini, ateşini kontrol
etmek için. “Bir şey ister misin?” der. Babası hiç kı-
pırdamadan, dudaklarını hafifçe aralar, iğrenir gibi
bir sesle “Çek elini” diye mırıldanır. Buradan anlı-
yoruz ki baba gururludur, ölüm döşeğinde şefkat
ve üzüntü ile kendisine yardımcı olmaya çalışan oğ-
lunu tersler. Oğlunun iç sesi ise zehir zemberektir:
“Vay habis, vay moruk hâlâ kin besliyor, ben ken-
disini bağışlamaya gelmişken, o, bağışlama hakkı-
nın kendinde olduğunu sanıyor... Sen bunca serveti
sat savur, çar çur et, kimse senden hesap sormasın,
kimse sana gözünün üstünde kaşın var demesin, iki
ayağın çukura girmişken bile gel böyle kasıntı yap.
Ah nankör? Ah, rezil...”
Filmde kısaca yer alan Kerim’in iç sesi, çözülmenin
bütün ayrıntılarını ve başlangıcını vermektedir as-
lında. Kerim’in bundan on yıl önce babasını öldür-