Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 94

92
1.
İnsan tv karşısında edilginleştirilmiştir, tv karşısın-
da yalnız bir seyircidir, müdahale etme ve katılma imkânı
elinden alınmıştır.
2.
İnsani ilişkiler araçsallaşmaktadır. Yani insanlar ara-
sında dolaysız iletişim yerine dolaylı iletişim yer almak-
tadır.
3.
Bu yeni kültür ortamında insanlar bir örnekleşmekte-
dir. Dünyanın her yerindeki insanlar artık egemen kültü-
rün istediği yaşama tarzına göre biçimlenmekte, o kültü-
rün istekleri doğrultusunda günlük hayatlarını değiştir-
mekte, yeni davranışlar, yeni alışkanlıklar kazanmaktadır.
Peki, sinema ve televizyonun bizcesi, Müslümancası
olur mu? Özdenören,
Düşünsel Duruş
adlı kitabında
bu soruya cevap arar. Aslında, kendisinin de kabul
ettiği, karamsar bir tablo içerir bu sorunun cevabı.
Televizyonun birey ve toplum üzerindeki etkileri-
ni saydıktan sonra istenilen nitelikleri haiz televiz-
yonun kurulmasının da kolay olmayacağını söyler.
Mesela,
“Televizyon sadece yapımlarla filmleriyle girmi-
yor bir ülkeye. Kültürüyle, yaşantısıyla girer o ülkeye.”
der.
Özdenören yine de iyi niyetle yola çıkanlar için şöy-
le bir açık kapı bırakıyor: Televizyon işletmeciliği
ve programcılığı, geniş kapsamlı bir kültürel proje-
nin parçası olarak ele alındığında anlam taşıyabilir.
Böyle bir kültürel proje içinde ele alan insanın he-
donizme (hazcılığa) meydan okumaya hazır olduğu
kabulünden yola çıkılıyor. Öyle ki hem hedonizme
meydan
okunuyor hem insan onuruna yaraşır bir
gelecek talep ediliyor. Sistemin tuzaklarına düşme
1...,84,85,86,87,88,89,90,91,92,93 95,96,97,98,99,100,101,102,103,104,...164
Powered by FlippingBook