130
Ağabey:
Eğer bir ailede baba yoksa, reis ağabeydir.
Mavera
dergisinde bir arada görünen ve yaşları ne-
redeyse aynı olan şair ve yazarlar içinde ‘ağabey’
sıfatı en çok Rasim Özdenören’e yakışmıştır. Turan
Karataş, aynı kadro içinde ‘ağa’ ve ‘bey’liğin ayrı
ayrı yakıştığı bir isim olarak Erdem Bayazıt’ı unut-
madan bunu söyler. Çünkü; Rasim Özdenören’in
yazdıklarında, yaptıklarında ve davranışlarında bir
sorumluluk ve ağırlık görülür. Kendisinden sonra
gelen kuşaklar da ona en çok ‘ağabey’ diye seslen-
meyi tercih ederler. Bu tercihte, onun dışarıya karşı
tutumundaki sıcaklığın önemli bir yeri vardır.
Anadolu:
Özdenören’in öykülerindeki köy, kır, ka-
saba gibi yerleşim adları, hep Anadolu’yu çağrıştı-
rır ve doğrudan orayı işaret eder. Yani, Anadolu’yu
anlatmak üzere seçilmiş mekânlardır. Anadolu coğ-
rafyası, onun baba ocağı gibidir. Bu toprağın yaşa-
yanını ve yaşatanını tanır. Kentte ömür sürmektedir,
ama kasabayı da iyi bilir, köyü de. Merkezdedir, fa-
kat taşrayı ıskalamamıştır. Anadolu insanını, en sa-
hici biçimde öykülerinde yaşatan odur. Üstelik bu
insan, kendisini var eden medeniyetin değerlerine
inanan yerli bir insandır.
Ankara:
Ülkemizdeki birçok entelektüelin ikamet-
gâh için tercih etmediği Ankara’da yaşar. Belki bu
yüzden, bizi, devletin / hükümetin / siyasetin baş-
kenti Ankara’da sanatkârların da bulunması gerek-
tiği düşüncesine vardırmıştır. Bu arada, kırk yılı aş-
kın bir zamandır siyasetin merkezinde yaşamasına
rağmen herhangi bir politik yapılanmanın ve bir ik-
tidarın sözcüsü durumunda olmamıştır.