SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Cihan AKTAŞ
- 167 -
sayılandaki bayağılığı fark etmeyi öğretir. Edebiyat okuru ko-
lay aldanmaz.”
Yatılı okuldan ayrılmaya ve üniversite sınavları için eve dön-
meye hazırlanıyordum. Isıtması olmayan buzhane misali ya-
takhane, çalınan eşyalar, bulaşıcı hastalıklar, sağ-sol çatışmala-
rının huzursuzluğu… Zorluklar ve çaresiz kalınan problemler
ilk yıllarda kalmıştı, artık her açıdan tecrübeli bir yatılı okul
öğrencisiydim. Döndüğün yer bıraktığın olmuyor. Aile evine
geri dönüş ve yerleşme hiç kolay olmayacaktı. Arkadaşlarımı,
öğretmenlerimi, yatılı okulun çalışma düzenini özlüyordum.
Fakat özlemde duraklamaya izin vermiyordu süreç. İleride
hangi iş alanında çalışmak istiyordum? Babam matematik
ağırlıklı bölümleri seçmemi istiyordu. Acaba mimarlık fa-
kültelerinden birini mi seçmeliydim, hukuk fakültesini mi?
Yazar veya ressam olamaz mıydım? Öğretmen lisesinde ede-
biyat alanında kazandığım çeşitli ödüller, edebiyat fakültesine
gitme fikrine yol açmadı. Yazarlığın okullarda değil hayattan,
kitaplardan öğrenileceğine karar vermiştim.
18 yaşında ve üniversite öğrencisiydim artık. Minyatür Türki-
ye’den ayrılmış, ailemin yaşadığı İstanbul’daki eve yerleşmeye
çalışıyordum. Yerleşmeyi başaramıyordum. Bir yanımla taşra-
lıydım, aklım hâlâ yatılı okul nizamında ve yılların arkadaş-
lıklarının sağladığı faaliyetlerin uzamındaydı. Kitap okuyarak
ve şehrin bilmediğim köşelerini keşfederek bu yeni döneme
uyum sağlamaya çalışıyordum.