37
ÜÇ:
Yıkılmışlıkların içine doğar. Dört yıkılmışlığın
içine...
İlk yıkılış, çağın yıkılışıdır. Eski bir çağın kopa kopa
gittiği, hayat tarzında büyük değişikliklerin yaşan-
dığı, insanların bocaladıkları bir dönem... Çağ deği-
şir ve heyecandan çok, yıkım bırakır bu değişim.
İkinci yıkılış; büyük devletin yıkılışıdır. Uzun süre
yaşayan devletin, uzun süren yıkılışı...
Üçüncü yıkılış, devletle birlikte geleneksel hayatın
yıkılışı, toplumun yıkılışıdır. Savaşın ve değişimin
tökezlettiği bir hayatı tanır.
Dördüncü yıkılış; tarihi Ergani’nin yıkılışıdır.
-Er-
gani, ozamanlar beş bin nüfuslu bir kasabadır. Kasaba-
nın önü, Karacadağ’a dek uzayan bir ovadır.-
Bu yıkılışa
şahit olanların kurduğu yeni, korunmasız, çıplak
Ergani’yi tanır. Şeyh Sait İsyanı’yla binlerce yıldır
biriktirdiklerini bırakarak Karacadağ’ın sırtından
eteklerine inen, Osmaniye ve Kale isminde iki ma-
hallesi olan, bir Ergani vardır artık. Evleri, kasaba-
nın ortasında bir yerdedir.
Zülküfül makamının kanatları altındaki Ergani, Me-
zopotamya’nın köklü şehirlerinden biridir.
Baharda, yalnız o dağa özgü erguvani renkte bir çi-
çek açar.
Ergani
ismi oradan gelir. Halk buna,
makam
çiçeği
der.
İyice yaşlandığında gözleri görmez olan amcası, za-
man zaman dalar, bağırırmış:
“Haydin Ergani’ye gi-
delim. Neden Ergani’ye gitmiyoruz?”