Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 44

42
Yağmur duaları…
Güzlerde bağ bozumları. Baharlarda yeşillenen
ağaçlar… Patlayan tomurcuklar… Açan iri güller…
Dallara asılan gül şurubu şişeleri… Gönüllere ferah-
lık veren
gülan
lar… Parlak kuşluklar, berrak ikindi-
ler…
Bu günlerde Piran’a
-şimdiki Dicle-
taşınırlar.
Piran, şiir gibidir, türkü gibidir. Kara incir, nar, ka-
vun, me- nengüç diyarıdır. İnsanları saf, iyi kalplidir.
Burada geçen bir olayı anlattığı hatırası, o dönemin
ilginç bir fotoğrafını verir: Ergani’den Piran’a bir
kamyonla göçerlerken gördüğü bir manzarayı yıllar
ona hiç unutturmaz. Bir jandarma… Kucağında ko-
caman bir radyo vardır. Bir ara kamyonu durdurur.
Meğerse, meşeliklerin arasında gözüne, iki küçük
çocuk ilişmiş... Elleriyle başlıklarını
-köylülerin ‘terlik’
dediği mahalli serpuşu-
saklıyorlar. Jandarma başlık-
larını alıp, bıçakla ikiye bölüyor. Kızarak gitmelerini
söylediğinde, uçarcasına gözden kayboluyorlar. Se-
zai Karakoç, olayın devamında şöyle der:
“İşte size
1939 yılından tam otantik bir tablo: Jandarmanın şapka
kanunu uygulaması. Güya o yerli serpuş, şapka kanunu-
na aykırıymış. Oysa kendi elleriyle dokudukları ve belki
bin yıldır giydikleri bir şeydi o başlık. Ne yapsalardı yani?
O çocuklar, başlarına melon şapka mı geçirselerdi?”
DOKUZ:
Yıl 1937… Okul kitaplarından yararlana-
rak kendi kendine okuma öğrenir.
1...,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43 45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,...198
Powered by FlippingBook