40
ALTI:
3-4 yaşlarında dük-
kânlarından eve dönerken
biriyle karşılaşır. Küçük Se-
zai’ye nereye gittiğini sorar
adam. Yaşı küçük de olsa,
cevabı büyüktür:
‘İstan-
bul’a.’
Sonraki hayatı hep İstan-
bul’a doğrudur.
“İstanbul’da
olduğum h
â
lde, sanki hep hâlâ
İstanbul’a doğru gelmekteyim. İstanbul’u arıyorum.”
derken de vuslatı ömür süren bir yolculuğu anlatır
gibidir.
YEDİ:
İlk sanat algılamaları Maden ilçesinde başlar.
Buradan Ahmet Hamdi Tanpınar’la farkı ortaya çı-
kar. Tanpınar, ilk sanat zevkinin Ergani madeninde
pencereden gördüğü kar yağışı olduğunu söyler.
Karakoç için mekân yine Maden olsa da görüntü,
‘cinlerin düğünü’
dür.
Maden’i,
“Orada bir su varmış, beyaz zinciri daldırdı-
ğınızda sarı olurmuş. Oradan getirilen bir şişe dolusu
su adeta taş gibi ağır gelirmiş. Bu su, öylece akıp giden
su, bakır eriğiymiş.”
cümleleriyle anlatır. Bu kasabay-
la ilgili birkaç hatırasından söz eder. Evleri, yüksek
bir tepedeymiş. Bir gün, çarşıya ağabeyinin sırtında,
maymun gösterileri yapan bir kafileyi izlemeye git-
miş. Şehir şehir dolaşan göstericiler, oraya da uğra-
mışlar.
Önemli bir hatıra da, duyduğu ilk sanat zevkini da-
yandırdığı olayla ilgilidir: Ev, bazı odaları kullanıl-