30
Karakoç; ‘verili olan’ın evreninden, fizik ötesinin
adlandı- rılamayan evrenine geçer. “Bu, en başta,
kutsal metinlerin, yer, zaman ve şahıslara bağlı ol-
makla birlikte, zaman ötesi sıçrayışlar yapabiliyor
olmalarıyla benzeşme isteği olarak da okunabi-
lir.”
31
‘Aşkınlık’ı, içten içe tehdit eden ölüm ve onun
sembolik hâli, bu uzun şiirde,
Mecnun ve Leylâ
’nın
önce ışığa sonra da adak ışığına dönüşmesiyle on-
daki nihai anlamına kavuşur. Böylelikle, dünyaya
ait bir simge olan ölüm, aşkın sırtında dünya ötesine
taşınır ve ebedî ışıkla bütünleşir. Sembolik anlatım,
‘nur’ sözcüğüyle karşılanan, içselleşmiş ilk kayna-
ğa da göndermede bulunur. İnsan, etten kemikten
sıyrılıp öz varlığa doğru yol alır. Çünkü, aşk; ancak
ölümden sıyrılarak aşkınlık mülküne adım atabilir.
Buluşma ebedîliğe denk düşerken ölümün gölgesini
de silmiş olur. Hayatın gerçekliği böylelikle, sanatın
gerçekliğine dönüşür. Karakoç, bu gerçeği bildiği
ve gördüğü için, dünya karşısında titiz ve tutarlı bir
pervasızlığa sahiptir.
İstisnasız her büyük sanatçıda olduğu gibi Sezai Ka-
rakoç’un yaratıcılığının başlangıcında da aşk vardır.
Doğu’da ve Batı’da, tarihi ve sanatı yaratan bu olgu,
özellikle yakın zamanlarda Doğu’da, algılanışında
yaşanılan erozyon sebebiyle,
-aşkı koruma adına-
Ka-
rakoç çizgisi taşıyan sanatçılar tarafında örtülü bir
mesafeyle dillendirilir, en azından gündelik dile
fazla dökülmez.
31 Ömer Erdem; a.g.y.