28
Karakoç’un şiirinde aşkbirazdadünyayı söylemenin
anahtarıdır. İnsana insan olduğunu duyumsatan en
büyük imkândır. Zaafları büyüten bir erdemdir.
Sanat özelliği taşıyan özgün her eser, dünyanın
her yerinde ve tarihin her döneminde çıkışını
aşka borçludur. Aşk, ilmin de sanatın da yarısıdır.
Doğada, ‘aşk’, başlıbaşına bir çözümsüzlüktür ve
sanat o çözümsüzlüğü duyup söylemek, anlamak,
anlatmak için vardır.
Sezai Karakoç’ta aşk, ‘kendi beni’yle ilk karşılaştığı,
keşfe çıktığı, idrakini genişlettiği konumlanmadır.
İlk kaynama ve kaynak olan aşk, aşkınlığa ulaşarak
kendi çevrimini tamamlar. Ancak, aşkınlığa
ulaşma bir yolun kendi sonuna kendiliğinden
çıkması değildir. Bir şairin kendi yolunu aça aça
kendi sonuna varmasıdır ki, sondan maksat eserin
kendi bütünlük ve verim sürekliliğini sağlamış
olmasıdır. Karakoç’un poetik yazılarını okuyanlar;
‘şair’, ‘sabır’ ve ‘şairin trajedisi’ konusunda ne kadar
zihin yorduğunu görebilirler. 28 Bu bağlamda,
Karakoç’un poetikasının zihinselden öte deneysele
yakın olduğunu söylemek mümkündür. Tamlayan,
tanımlayan hatta tanımlanan olma noktasındaki
‘âşık kişi’, benliğini, ilkin her mekâna kendi rengini
veren‘aşk’ınenerjisiyleidrakeder,sonradadünyasını
tümüyle aşkla doldurur. Aşkın bir benzetme sanatı
olduğunu anlaması uzun sürmez. O anda, edebiyat,
aşkın en büyük sığınağı olur. Bu ‘idrak’in ikinci
28
Sezai Karakoç;
Edebiyat Yazıları I
, Diriliş Yayınları, İstanbul 1982. Sezai
Karakoç;
Edebiyat Yazıları II
, Diriliş Yayınları, İstanbul 1986.