93
Aynadaki Yalan
romanında, geniş mekân İstanbul’dur.
Bir bölüm, adı belirtilmeyen bir Avrupa şehrinde
geçer. Ana mekânlar ise, Naci’nin annesiyle birlikte
yaşadığı ahşap köşk, Belmâ’nın yalısı, Âbid’in atöl-
yesi, Husmen Ağa’nın konağı, hastane odası, üni-
versite, Naci’nin okurlarıyla buluştuğu kitabevi ve
mürşidini bulma yolunda önemli bir mekân olan
kahvehanedir.
Mekânların tanıtımında, genelden özele doğru bir
yol izlenir. Romanda dış mekânlar, iç mekânlardan
daha fazla fonksiyon üstlenmiştir. Husmen Ağa’nın
konağı dıştan şöyle anlatılır:
‘Kale kapısı gibi, kocaman somun kafalarıyla tahkimatlı
kapı... Ayak üstü birkaç yüz kişiyi rahatça alabilecek bom-
boş bir avlu... Ahşap, geniş, çifte merdiven... Merdivenin
bitiminde yan yana bir sürü terlik...’
Naci’nin Avrupa başkentinde gördüğü cami, bulun-
duğu yer itibariyle Batı kültürünün sömürge zihni-
yetinin göstermelik bir ürünü olarak tanıtılır.
‘Cezayirli Arap üslubundaki cami, şehrin merkezî muhit-
lerinden birinde büyük bir saha işgal ediyor. Kesişen iki
yolun köşe noktasından iki yol boyunca büyük bir kışla
gibi kanatlarını yaymış... Orta yerde merdivenlerle çıkı-
lan ana giriş kapısı ve uçlarda kule biçimli, sükût bestekâ-
rı minareler...’
İç mekânların tasvirinde, mekânla ilgili ayrıntılardan çok,
mekân içindeki insanların durumu dile getirilir. Ancak
Husmen Ağa’nın konağıyla ilgili iç mekân tasviri diğer-
lerinden farklıdır. Romandaki hiçbir iç mekân bu kadar
ayrıntılı verilmemiştir. Burada anlatıcının perspekti-