67
ayaklanmayı yönetebilmesidir. Bir duygulanım ola-
rak umut olmasaydı şayet ayak sesini içinde hisse-
debilmesi mümkün olabilir miydi şairin? Zaten bir
insanı şair yapan nasıl içindeki umudu ayak sesine
dönüştürebilmesi ise bir insanı eylem adamı yapan
da ayak seslerini bir umuda yaslayabilmesidir. Akif
İnan’ın “İnancın keskin ışığı” dediği yüzündeki an-
lam ve duruş bir kararlılığa odaklanmış, namaza ni-
yetlenip abdestlenmiş gibi zamanını bekleyen kav-
ganın yansımasıdır.
Arsızlık ve duyarsızlık karşısında her zaman başı dik,
haksızlık ve densizlikler karşısında sesi her zaman
gür bir dava adamıdır O. Okuyarak, yazarak, kon-
feranslarda konuşarak verdiği mücadeleyi sendika
faaliyetleriyle perçinlemiş ve mücadelesine daha
muhkem bir zemin hazırlamıştır. Şiiri mücadelenin
istikametini, stratejisini ve de iç ve dış yoğunluğunu
belirler. Bir komuta merkezi gibi işler dizeleri; yöne-
tir, yönlendirir ve ikaz eder.
“Gel kurut bu çağın kar-
gaşasını/ Seninle beklenen şimdi şafaktır”
gibi dizelerle
kutsal çağrısını yineler.
Örgütlü olmanın her zaman muvaffak olmakta te-
mel şart olduğuna inanır. Ona göre susanlar, ‘bana
ne’ diyenler kendi öz nefislerine zulmedenler ve
yenilgiyi daha başta kabul edenlerdir. İnanan insan
ne bahaneyi ne de mazereti kendine sığınak olarak
seçmez. Zira yapmak, gerçekleştirmek kendi
söyle-
diği söze ve inandığı değere kişinin itimat etmesidir.
Engellerle savaşmak bahane çadırlarını yıkıp geçer:
“Rüzgâr mı asker mi biçti yolunu/ Önünde kaç engel
var ellerine”
diye sorarken cevabını da kişinin ken-