135
da öncesini hatırlıyoruz. Bu altı ay öncesine kadar gitmiş
olsa, evet, neredeyse iki-iki buçuk yaş diyelim, çünkü o
senenin, 43 senesinin Mayıs’ında üç yaşımıza gireceğiz.
Üç yaşımıza girmeden önce olan bitenleri hatırlıyorum
ben.”
Dil:
Mensup olduğu geleneğin ve kuşağın aşkın di-
lini kullanmaz. Belki kuşağının ve kadronun en ras-
yonalist-realist kişiliğidir. Edebiyatın teorisini kav-
ramak açısından
Mavera
çevresinde ne yaptığını en
iyi bilen kişidir. Elbet hem Zarifoğu hem de Erdem
Bayazıt, birinci sınıf şairlerdir, ancak edebiyat ve es-
tetik teorisi hakkında kimse RasimÖzdenören kadar
ne yaptığının farkında değildir. İçlerinde ‘ration’u
en güçlü kişiliktir. Evet, sembolik bir dil kullanır,
ancak bu sembolizm ne Zarifoğlu’nun ne Alâeddin
Özdenören’in ne de Erdem Bayazıt’ın sembolizmi
gibi doğaldır. Aksine bu çoğu zaman akıştan, ritm-
den gelen bir sembolizmin dışında, ‘plastik’ bir sem-
bolizmdir. Yalnız, buradaki ‘plastik’ kavramı her-
hangi bir olumsuzluğu içermez. Plastikten kastedi-
len ‘poem’ kavramının çağrıştırdığı ‘yapmak’ anla-
mındadır. Bu bağlamda RasimÖzdenören geleneğin,
aşkın dilini kullanmaz. Sembolizmi, dinî, tasavvufî
bir sembolizm değildir. Rasim Özdenören’de tasav-
vuf düşüncesi çok büyük bir yer tutmaktadır tabiî
ki, ancak bu düşünce çok açık bir biçimde yer almaz
metinlerde. Özdenören’deki tasavvufî anlayış, tabiri
caizse heterodoks ögeleri de içeren; coşkucu, esrik
ve kural tanımaz Horasan ekolü değil, daha ziyade
belli bir ‘ration’a sahip, kuralcı, felsefi, terminolojik
Bağdat ekolüne yakındır.