GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
13
Gençlerin Bilişim Teknolojilerini Kullanım Yetenekleri ve E-Güvenlik Yaklaşımlarına Dair Bir Araştırma
bilgileri paylaşmamanın yanında yanlış bilgilerin verilmesinin bir başa çıkma strateji olarak
kullanıldığına dikkat çekmektedir. Bunun yanı sıra gençler tarafından detaylı bilgi talep
eden internet sitelerinin tercih edilmemesi de literatüre önemli bir katkı oluşturmuştur.
Dahası, Peter ve Valkenburg (2011) gençler tarafından yaygın olarak kullanılan sosyal
medya teknolojileri bağlamında onların mahremiyet ile ilgili konularla nasıl başa çıktıkla-
rını araştırmıştır. Araştırma sorunları yukarıda kısaca verilen çalışmalarda da genel olarak
bahsedilen ‘mahremiyet paradoksu’ (Barnes, 2006), yani yetişkinlerin mahremiyetlerinin
ihlal edileceğine dair endişelerine karşın gençlerin kişisel bilgilerini çoğunlukla daha ko-
lay paylaşabildikleri argümanına dayanmaktadır. Diğer ampirik çalışmalardan farklı olarak
Peter ve Valkenburg gençlerin mahremiyet duygularıyla ilgili teorik bir altyapı çalışma-
sı oluşturmayı amaçlamıştır. Peter ve Valkenburg mahremiyetin birçok tanımı içerisinde
Westin’in ¨bireylerin, grupların veya kurumların kendileri hakkında ne zaman, nasıl ve ne
ölçüde bilgi verdiklerini belirleme hakkı¨ tanımını temel olarak tercih etmiştir (2011, s. 222).
Westin’in tanımı bilgi mahremiyetine dayalı olması nedeniyle gençlerin kişisel bilgilerini in-
ternette paylaşma konusunda açıklayıcı olacaktır (Peter & Valkenburg, 2011, s. 222). Aynı
şekilde bu çalışmada da yer verilen gençlerin elektronik güvenlik (e-güvenlik) yaklaşımı
Westin’in mahremiyet tanımı üzerinden gençlerin yaklaşımları açısından önemlidir. Peter
ve Valkenburg, gençlerin internet sosyal ağ platformlarında kendi kişisel bilgileri üzerine
tercih ve kontrollerini geliştirdiklerini öne sürmektedir (2011, s. 231). Mahremiyet para-
doksunun da ortaya koyduğu üzere gençler sürekli riskler ve fırsatlar arasında muhakeme
etmek durumunda kalmakta ve mahremiyet/e-güvenlik yaklaşımlarını da bu doğrultuda
belirlemektedirler (Peter & Valkenburg, 2011). Ayrıca yetişkinlerin mahremiyet ihlali olarak
algıladıkları bilgiler ile gençlerin hangi kişisel bilgileri mahremiyet kapsamında değerlen-
dirdiğinin değişebileceği kabul edilmelidir. Örneğin, Livingstone (2008)’un çalışmasının
sonuçlarına göre yaş, ilişki durumu veya cinsel eğilim gençler için mahrem bilgi olarak
algılanmamaktadır. Son olarak Tapscott ile benzer endişeleri taşıyan Peter ve Valkenburg
gençlerin gelecekteki ilişkileri veya iş başvuruları açısından internet mahremiyetinin riskli
yönlerinin farkında olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda daha önce değinilen
“dijital ayak izi” konusu önem taşımaktadır.
Türkiye’de ise ‘dijital’ mahremiyet ve güvenlik çerçevesinde yapılan çalışmalar kısıtlı ol-
makla birlikte (Kezer vd., 2016), genellikle sosyal medya üzerine odaklanmıştır. Örneğin
Kezer vd. (2016) Facebook sitesinde mahremiyet tutumlarının, okuryazarlığının ve mah-
remiyet yönetiminin yaş aralıklarına göre nasıl değiştiğini araştırmıştır. 18-40, 41-65 ve 65
yaş üzeri olmak üzere 518 katılımcıyı üç yaş grubu altında analiz eden Kezer vd. gençlerin
sosyal medyayı diğer yaş gruplarına göre daha çok kullandıklarını ve özellikle Facebook’u
sosyal etkileşim amaçlı olarak kullandıklarını göstermiştir. Ortalama 8.26 yıldır internet kul-
lanıcısı olan gençler hafta içi günde 4.49 saat, hafta sonu ise günde 5.18 saatini internette
geçirmektedir (Kezer vd., 2016). Facebook kullanımının ise günde ortalama 4.29 saate
denk gelmesi gençlerin neredeyse internette geçirdikleri tüm zamanı bu sosyal medya
paylaşım sitesine ayırdığının tespit edilmesi önemli olmuştur. Dahası, genel literatür ile
uyumlu bir şekilde gençlerin Facebook kapsamında kendini ifade etmek adına bilgilerini
paylaşmaya daha yatkın olduğu ve mahremiyetinin güvenliği için daha az önlem aldığını