SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Rasim
ÖZDENÖREN
- 91 -
Bizim hikâyemizde Maraş, Malatya Eyüp üçgeninin kültürü
vardır. O kültürün insanını anlatmaya çalıştık ama tüketeme-
dik. Tükenmez. Gücüm yetse şimdi yeniden anlatılamaya de-
ğer o evler.
Lisedeyken, daha önce bahsetmiştim, yetenekli bir arkadaş
grubunun arasındaydım. En geç başlamış olmakla beraber
dergilere en erken yazı gönderen ben oldum. Cahit’in şiir yaz-
dığını fark ettiğimde Cahit, sen bunları herhangi bir dergiye
gönderiyor musun diye sorduğumda Cahit, “hayır ben dergi
mergi bilmiyorum” dedi. “Senin hikâyelerini
Türk Sanatı
der-
gisine gönderelim. Oradan bana cevap geldi ben çok istifade
ettim cevaplardan, seninkileri de gönderelim sana da faydası
olur.” dedim. Aldığım bir iki şiirini gönderdim, oradan bir iki
cevap da verdiler Cahit’e. 2. sınıfa geçtiğimiz yıl 1956 yılının
yaz aylarında Doğan Keçecioğlu yeni bir mahalli gazete çıkar-
maya teşebbüs etti. Biz bunu öğrenince hemen Keçecioğlu’nun
etrafında mevzilendik, “Biz de senin gazetene röportaj yapa-
rız.” dedik. Kabul etti. İstersen köşede yazarız dedik, onu da
kabul etti. Bir süre sonra edebiyat sayfası da hazırlayabiliriz
dedik. Onu da kabul etti. Biz birkaç sene o gazete de hem köşe
yazdık hem de Maraş içi röportajlar yaptık. Çok da beğenil-
di o röportajlar. Şimdi aslında zor bir işi üstlenmiştik, gazete
mahalli okuyucusu da mahalli insanlar Maraşlılar. Maraşlıları
Maraşlılara anlatmak zor. Beceremediğin takdirde kötü olmak
da var. Maraş’ta herkesin bildiği, mesela Pınarbaşı semti var-
dır. Kale anlatılmaya değer yerlerden, tabakhanesi vardı, in-
sanların çok uğramadığı ama merak ettiği bir yer. Tabakhane