SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Rasim
ÖZDENÖREN
- 94 -
Sonra o hikâyeler için şöyle bir fikir aklıma geldi. Mesela
“Oda” diye bir hikâyemiz vardı. O “Oda” hikâyelerini Oda 1, 2,
3… 10’a kadar tamamladık. “Güğüm” diye bir hikâyemiz vardı
10’a kadar tamamladım, “Sinek” diye bir hikâyemiz vardı 10’a
kadar tamamladım. “Düşler Şöleni” diye bir hikâye yazmış-
tım.
Türk Sanatı
’na gönderdim yayınlayacaklarını söylediler,
o bana bir heves verdi. İkincisini yazdım fakat dergi kapandı-
ğı için devam etmedim. Yoksa onu da 10’a tamamlayacaktım,
böylece 10’a tamamladığım bir sürü hikâye dizisi oldu.
Bu arada İstanbul’dayız.
Dost
dergisi,
Seçilmiş Hikâyeler
der-
gisine dönüştü. O dergide de “Arşivimiz var bize gönderilen
yazılar kaybolmaz” bir ibare vardı. Ben de madem öyle elim-
deki hikâyeleri Dost dergisine yayınlamasalar da muhafaza
edilir diye gönderdim. “Oda”, “Güğüm”, “Sinek” hatırımda
olanlar, böyle birkaç 10’luk gönderdim hiçbirini yayınlamadı-
lar. Aradan yıllar geçtikten sonra, Sezai ağabey 1962 senesinde
Ankara’da bulunuyor, bana mektup yazdı, “ben
Dost
dergisine
bir şiir verdim sen de bir hikâye gönder.” Bunun üzerine ben
“Metafizik Roman” diye bir yazı yazdım, gönderdim, yayın-
landı, bu arada bunların arşivinde benim hikâyelerimin de ol-
duğunu istersem onlardan seçip yayınlayabileceklerini mek-
tupla bildirdim Sezai ağabeye. O da Muzaffer Erdost’a sormuş,
Muzaffer Erdost da gülmüş “Ne arşivi?” demiş. “Derginin
böyle arşivi marşivi yok.” Böylece o hikâyeler de kayboldu.
Şimdi o öykülerin müsveddelerinden birer ikişer örnek varsa
vardır. Onları dediğim gibi bir araya getireceğiz.