48
Yunus Emre
Mevlana-
(Neyzene işaret eder susması için.)
Sanki aradığına kaçar hâldesin Yunus, nereye
böyle yolculuk?
Yunus-
“Ana rahminden geldik pazara, bir ke-
fen aldık döndük mezara.” Yolun bittiği yer-
de var mıdır yolculuk?
Mevlana-
“Ey Hakk’ın kitabının nüshası in-
sanoğlu!
Sen, kâinatı Yaratan Hakk’ın güzelliğinin
bir aynasısın!
Her şey sensin. Varış da, bitiş de… Âlem-
de ne varsa, senden dışarıda değil. Her ne
ararsan, onu kendinden iste, kendinde ara.”
Yunus-
(Ayağa kalkar, gidecek gibi olur.)
Zahmet verdik, helal edin…
Mevlana-
(Mevlana da kalkar hemen. Gitmesini
istemez.)
Hava serindir şimdi. Üzerinde hır-
kan bile yok derviş, üşümez misin?
Yunus-
“Dervişlik dedikleri hırka ile taç
değil
Gönlün derviş eyleyen, hırkaya muhtaç de-
ğil.”
Mevlana-
(Israrcı…)
Kal bizimle… “Gülün ete-
ğini tutalım, ona yoldaş olalım... Gülün
aslı, zevalsiz gülfidanına gidelim birlikte.”
Yunus-
“Delilsiz gidilmez, yollar yamandır,
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında”
Mevlana-
(Hayran.)
Gönlünün ateşi yüzüme vu-
rur. Maşallah, ne güzel söylersin… Kaç şii-
rin vardır saydın mı hiç?