20
Siyasete soyunduktan sonra; beyazlaşan ve önlerden
dökülmeye başlayan, ancak altmış beş yaşına kadar
sık, simsiyah kıvırcık saçlar…
Uzaktan bakılınca asabi, sert mizaçlı, öfkeli, kızgın¸
ihtiyatlı, haddinden fazla temkinli bir görüntü…
SezaiKarakoç’u,İstanbul’unkalabalıkcaddelerinden
birinde, sözgelimi Cağaloğlu yokuşundan inerken,
Sirkeci tramvay durağına giderken, Yeni Cami
önünde yürürken görmek mümkündür.
Başı önüne eğiktir. Boynu, omuzlarının arasına
gömülmüştür. Karşıdan bakıldığında görünmeyen,
dalgın ve derin gözleri; daima bir hüznü, bir kederi,
bir derdi taşıyor gibidir.
Her zaman yavaş ve kısa adımlarla yürür.
Yıllarca, her gün Cağaloğlu’nun ömürler tüketen
yokuşunu tırmanır.
Kitaplarını satanlar zenginleşirken o hep durakların
sessiz gölgesi olur. Yıllarca koltuğunun altında
fermuarlı, yıpranmış, siyah deri çantası ve
dudağından eksik olmayan sigarasıyla
-1984’te
bırakmıştır-
duraklarda bekler.
Yürürken omuzları hep eğiktir. Daima dalgın ve
mahcup bir hava içindedir.
İlk bakışta, seksen yaşında ve hayatın sıkıntısı altında
ezilmiş gibi duran bu adam, ancak evine ekmek
götürmekten başka bir derdi bulunmayan, ekmek
götürme işinin üstesinden gelmekte de zorlanan
küçük bir emekli memur sanılabilir.